17 Kasım 2007

19 ve 26 Kasım Pazartesi, Açık Radyo'da: Prof. Dr. Öget Öktem TANÖR ile "BÜLENT TANÖR ÖZEL PROGRAMI"




Açık Radyo'da Bu Pazartesi (19 Kasım) yayınlanan ve 26 Kasım Pazartesi yayınlanacak Bilgi Çağının Hukuku programlarını 28 Kasım 2002'de aramızdan ayrılan saygıdeğer Prof. Dr. Bülent TANÖR'e ayırdık... Konuğumuz onun eşi ve arkadaşı nöro-psikolog Prof. Dr. Öget Öktem TANÖR.

Öget Öktem Tanör'ü, -bizler İ.Ü.Hukuk Fakültesi öğrencisi iken- tıpkı Bülent Tanör gibi Prof. Dr. Hüseyin Nail Kubalı kürsüsünde Anayasa Hukuku asistanı olarak tanımıştık. Sonra "nasıl olup da bilim dalı ve meslek değiştirdiğini" sorarak başladık programa. Hukuk öğrenirken bile aklı ve yüreği "tıp"ta olduğu için sıkça Tıp fakültesinin derslerini dinlediğini, 1968'de tamamen bu alana geçtiğini öğrendik. Öget Hanım'a onun gidişinin ardından (5 yıl içinde) biri Legal'den, diğeri Oğlak yayınları'ndan Mehmet Alkan'ın editörlüğünde) iki armağan kitabı birden çıkarıldığını, "söyleyecek sözü olanların daha da çok olduğu"nu anımsatınca, bunu dost ve öğrencilerinin "vefa"sına bağladı ve onlara teşekkür etti. Esasen onların 30 Kasım 2007'de, -Bülent Tanör'ün katıldığı son bilimsel toplantı orada olduğu için- Marmara Üniversitesi'nde bir de "5. Yıl Anma" programı hazırladığını, yıllar önce Cenevre'de birlikte çalıştıkları Prof. Dr. Andreas Auer'in bunu duyunca kendi olanakları ile bu toplantıya katılacağını da ekledi. (Ayrıntılı programı aşağıda bulacaksınız, Sayın Gürhan Ertür'e bugünkü yayının hemen ardından bu belgeyi gönderdiği için çok teşekkürler. A.T)

Sonra doğum yılı olan 1940'dan alarak Bülent Tanör'ün yaşam öyküsüne geçtik. Beylerbeyi'nde doğup, yoğun ilgi, sevgi ve İstanbul kültürü ile büyüdüğü, aile içinde başlayan genel kültür eğitiminin Galatasaray Lisesi'nde en çok sevdiği Fransızca, Felsefe ve Sosyoloji ile pekiştiği yıllar... Fen dersleriyle pek başı hoş olmayan Tanör'ün Doçent hatta Profesör olduktan sonra bile arasıra gördüğü kabus ile karışık rüya; "akademik barajı geçtiğinin kesinleşmesi için GSL'den eksik kalan fizik sınavına girmesi gerektiği" !

"Beylerbeyi Kültür Cemiyeti"ne katkıları... Arkadaşı Onur Öymen ile birlikte bir yaz tatilinde Alucra ilçesinin "Yukarı Zaapa" köyüne alfabelerle gidip köylü çocuklarına okuma yazma öğretmeleri... Babasının ataşe-militer olarak atanmasından sonra yaz tatillerinde gittiği Belgrad'da Yugoslav gençlerinin yol ve tünel yapımı projelerinde çalışmalarından nasıl da etkilendiği... Yıllar sonra Öget Hanım ile birlikte o tünellerden geçerken bunu anımsaması... Sonra yine beraberce gidip o yıllardaki ilk romantik aşkının kapısını çaldıklarında artık evlenip bir de çocuk annesi olan zamanın balkanlı genç kızının bir saniye içinde "Aaa, Bülent" diye onu tanıması...
İstanbul Hukuk Fakültesi'nde Öget Hanım yeni asistan olmuşken, Anayasa Hukuku sözlü sınavında sırasını kaçırıp sonradan alındığı sınavda herkesi olağanüstü etkileyen Bülent Tanör'ün
1964'de Kubalı kürsününe asistan oluşu...

Bugünkü ilk programda geldiğimiz yer burası... Arada onun çok sevdiği bir Türkçe tango çaldık; Şecaattin Tanyerli'den "Yıllar Var ki"!

******************************************************
26 Kasım 2007, Pazartesi
Kaldığımız 1964 yılından alarak Tanör'ün yaşam öyküsüne devam ettik.
1969'da Doktor, 1977'de doçent ve 1992'de profesör oluşu...
Eserleri...
Son yıllar malum, daha çok üzücü anılar içeriyordu...
Görevden uzaklaşmak zorunda kalmalar, geri dönüşler, Cenevre, Paris, İstanbul...
1402'lik olma durumu...
Öget Hanım, Armağan kitaplarda kendine ait bölümlerde B.Tanör'ün "karakter özelliklerine değinmediğini ancak yaşam öyküsünü özetlediğini" vurgulamıştı. Ben yine de bir adım atıp, başına gelen üzücü durumlarda O'nun bir insan olarak nasıl tepki verdiğini sordum...
Yanıt, "canının sıkıldığı, ama amaçladığı yolda ilerleme bağlamında daha çok kamçılandığı" oldu...
Bu programda Eleni Karandriou'nun "Adagio"su ile ara verdik...
İkinci yarıda çok da ilginç bir haber verdi Öget Hanım. Tanör'ün Türkiye'deki Anayasa hukukçularını mercek altına aldığı çalışmasının "Padişah Albümleri" başlığıyla yakında basılacak olması! Hatta Tanör'ün kendisi de kitapta yer alıyor. Bir anayasa hukukçusu kimliğiyle Tanör'ü, -ikinci armağan kitabını hazırlayan- Mehmet Alkan yazmış...
Programın sonuna doğru, Öget Hanım'ın aklına, yine onun bir "karakter özelliği" geliyor... Tanör'ün artık iyice canının sıkılıp "istifa" etmeye karar verdiği günler... Bir akşam kapı çalınmış, postacı çok kalın bir zarf getirmiş. Zarfta Tanör'ün diploma alan öğrencilerinden gelen resimler ve her birinin törenden sonra ona teker teker yazdığı mektuplar var. Bunları okurken çok duygulanan, hatta göz yaşlarını tutamayan -burada Öget hanım, "onun ağladığına hiç tanık olmamıştım o ana kadar" diye altını çiziyor- Bülent Tanör, o akşam istifa etmekten vazgeçiyor. "İşte o kadar bağlıydı öğrencilerine, onlara duyduğu sevgi, kendi kişisel sorunlarından önce geliyordu, bunu paylaşmak istedim şimdi" diyor Sayın Öget Öktem Tanör...
O'na "merhum" filan gibi lafların hiç yakışmadığını, onun bir "olumluluk kavramı" olarak hep "varolduğu"nu söylüyor ve teşekkür ediyorum...

** * * * * * * * * * *
Bülent Tanör Anısına düzenlenen toplantıyı tekrar anons ederek programı kapatıyoruz...
* * * * * * * * * * * *
Sonra birlikte Taksim'e doğru yürürken, Hocamız yaşarken ona yapılan haksızlıkları protesto için açtığım çevrimiçi dilekçeden sözediyorum... Anımsıyor... Sonra dimdik yoluna devam ediyor... Kendi öğrencilerine doğru...

Hiç yorum yok: