Bugün Doç. Dr. Mahmut KOCA ile (KHÜ, Hukuk Fakültesi Ceza Ana Bilim Dalı) 9 Haziran'da yaptığımız telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin "tesbiti, dinlenmesi ve kaydı" konulu söyleşiyi -kimi dinleyicilerden gelen istek üzerine- tekraren yayınladık...
Doç.Dr. Koca, bu programda kamuoyunda kısaca "telefon dinlemeleri" diye sözü edilen telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin "tesbiti, dinlenmesi ve kaydı" konusunun usulsüz yapıldığında "haberleşme özgürlüğü"nü ihlal ettiğinden bahisle TC Anayasası Madde 22/2 ve Avrupa Insan Hakları Sözleşmesi Madde 8'in 2. fıkrasının haberleşme özgürlüğüne devletin hangi koşullarda müdahale edebileceğinin genel sınırlarını çizdiğini açıkladı. Koca AİHSnin Türk hukuku için de bağlayıcı olduğunu, AİHM’ın içtihatlarının bu maddeyi yorumdığını, bunların da dikkate alınması gerektiğini vurduladı ve Anayasamıdaki düzenlemenin zaten AIHS'ndekine paralel olduğunun altını çizdi. Buna göre;
1- Müdahale ancak kanunla olacaktır, (keza AY Md. 13)
2- Temel hak ve özgürlüğe müdahale meşru olacaktır
3- Demokratik toplumun gereklerine uygun olmalıdır
4- Elde edilmek istenen amaç ile başvurulan yol arasında bir orantı olacaktır.
Hangi araçla olursa olsun bireyin uzaktaki kişilerle özel nitelikteki bir haberleşmesine çeşitli yollarla müdahale edilmiş olması haberleşme özgürlüğünün ihlali olup, birey bu haberleşmeye saygı gösterilmesini isteme temel hakkına sahiptir.
Koca sözlerine şöyle devam etti:
"Anayasa bu orantıyı kuruyor ama 2005 yılına kadar telefon dinleme konusunda kanun yoktu. Bu uygulama bir posta tüzüğüne göre yapılıyordu. ("Mektuplara el koyma" kuralları kıyasen uygulanıyordu). 2005'de ceza adalet sistemini oluşturan kanunlar yenilendi.
Böylece Anayasa 22/2’deki sebeplerin de biri veya birkaçı sözkonusu ise müdahale mümkün.
Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu Adli Amaç ile yani işlenen bir suçtan dolayı süpheli veya sanık hakkında bir delil elde edilmesi amacıyla dinlemeyi kanuni kılıyor.
Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin dinlenmesi ilk kez bu kanunla ele alınyor. CMK 135. maddede tesbiti, dinlenmesi ve kayda alınması ancak bu maddedeki koşulların gerçekleşmesiyle mümkün. Ama her istendiğinde değil. Şartları var:
-Kişinin suç işlediğine ilişkin kuvvetli şüphe sebepleri olacak (kovuşturma-soruşturma)
-Başka suretle delil elde edilmesi imkanı bulunmayacak. Telefon dinleme tali nitelikte bir tedbirdir bu anlamda.
- Hakim kararı da üçüncü koşuldur. Bu önemli bir güvencedir. Kural budur. Gecikmede sakınca bulunan hallerde C. Savcısının kararıyla da mümkündür ama o da kararını 24 saat içinde hakime onaylatmak zorundadır.
Kanun her suçtan dolayı bu işleme izin vermez, 135. Madde'nin 6. fıkrası hangi suçlarla tesbit ve dinlemenin mümkün olacağını da saymıştır.
Telekomünikasyon araçları dışında yapılan iletişimin izlenmesi tesbit ve kaydı ise başka türlü adlandırılıyor: “Teknik araçla izleme”... "Önleme ve istihbarat amaçlı izleme"; Keyfiliğin en çok ortaya çıktığı alan budur, yasal dayanak da var: Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu'nda değişiklik yapan kanun polise Önleme ve istihbarat amaçlı izleme yetkisi vermiştir.
Bu suçlar da kısaca eski DGMlerin görev alanına giren suçlardır, MİT kanununda da devletin varlığını tehlikeye düşüren durumlarda dinleme yetkisi verilmektedir."
Konu, 25 dakikalık programımıza sığamadığından Sayın Koca ile 16 Haziran'da da söyleşiye devam etmiştik. Haftaya Pazartesi de kalan bölüm tekrar yayına girecek!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder