30 Ağustos 2012

YURTSAN ATAKAN'IN ARDINDAN SESLER ve SÖZLER...

GÜNCELLEME NOTU:

7 Eylül 2012, Cuma, Açık Radyo, 13.00-13.30 arasında Bilgi Çağının Hukuku programında aşağıdaki söyleşilerden ilki (12 Ağustos 2002) yeniden yayınlanacak.
İkinci kayıt (19 Ağustos 2002) ise haftaya Cuma aynı saatte yayına girecek...
A.T.
**********************************************************************************************************

Bu sabah, FaceBook'da Serhat Ayan'ın bir gönderisini "Huzur içinde yat Yurtsan Atakan" diye bitirdiğini görünce, önce ironi yapıyor sandım. Meğerse öyle değilmiş. Ma'alesef Yurtsan'ı dün tedavi gördüğü ABD'de yitirmişiz... Sabahtan beri sosyal ağlarda mesajlar yağıyor, vaktiyle onun başlattığı önemli bir projeyi, OnPunto.Com'u kapatanlar, şimdi "yaşarken farketmedik önemini" diye günah çıkarıyor, herkes onunla ilgili anılarını yazıyor, ama onu sevenler ve dürüstlüğüne saygı duyanların ise gerçekten içi yanıyor... Ben de onlardan biriyim...

Yarın onu Levent Camii'nden uğurlayacağız. Tam da bizim "Bilgi Çağının Hukuku" programının yayına girdiği öğle saatlerinde... Yarın Serhat Ayan ile geçen hafta kaydettiğimiz programın yayına gireceği saatlerde. Aslında o saatte radyoya gidip, onunla bundan tam 10 yıl önce yaptığımız iki programdan alıntılar yayınlamak isterdim ama aynı anda iki yerde olamayacağım. Bunu herhalde bunu bir hafta sonra, 7 Eylül programında yapabilirim... Gene de bugünden o programların seslerini ve kayıt çözümlerini yayınlamak istedim... Yaman Akdeniz ile birlikte yapmışız Atakan söyleşisini... 2002'de Açık Radyo'da başladığım, programın başlığının o zaman "Internet ve Hukuk (Platformu)" olduğu bu programın ilk yıllarına ait kayıtları "Söz uçar, yazı kalır" endişesi ile sevgili İlkay Baliç'in editörlüğünde hazırlayıp bir köşede saklamıştım. Onları da aşağıda paylaşıyorum... On yıl önce, 2002 yılının Ağustos ayında onunla neler konuşmuşsak, aynı şeyler bugün bile hala önemini koruyor. Ya da katedilen yol; "bir arpa boyu" velhasıl...
İşte o söyleşileri dinlemek isterseniz, şuradalar:

12 Ağustos 2002 yayını, ses kopyası
19 Ağustos 2002 yayını, ses kopyası


Kayıt çözümleri de aşağıda, Buyrun, okuyun dilerseniz...

Saygılar, sevgiler sana Yurtsan...

Avniye Tansuğ
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Yurtsan Atakan ve Yaman Akdeniz ile Açık Radyo'da...
12 Ağustos 2002, Pazartesi günü Hürriyet Gazetesi yazarı Yurtsan Atakan ve Leeds Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Yaman Akdeniz ile iki kayıt peşpeşe yaparak, bir programa sığamayan tartışmayı iki programa yaydık... Temel konu başlıkları şunlardı: Bilgi toplumu - bilişim toplumu tartışması, Bilişimin amaç değil, bilgi toplumuna geçiş için araç olacağı, zaten bunda bir rekabet avantajımız olmadığı için, diğerinin fırsatlarını bulup ortaya çıkarmanın akılcı stratejisi (Atakan), Bilgiye erişim özgürlüğü, kişisel verilerin gizliliği gibi, "pozitif düzenleme" bağlamında bir an önce çıkarılması gereken iki üç önemli yasa (Akdeniz), Sansür; "birlik.com"'da 33 bin kişinin desteklediği sansüre hayır kampanyası... Bu sayının hem "iyi", hem de 690 bin çevirmeli internet abonesi sayısına oranla "zayıf" olduğu, v.d... 
Arada Elvis Presley'in "It's a long, lonely high-way"ini çaldık...

İlk Program:
“İnternet ve Hukuk” 
12 Ağustos ’02 – Pazartesi 16.30 -17.00 -
Hazırlayan ve sunan: Avniye Tansuğ

Avniye Tansuğ: İyi haftalar, İnternet ve Hukuk Programı’na hoş geldiniz, teknik masada Burak Yalçınyiğit, konuklarımız Leeds Üniversitesi’nden Dr. Yaman Akdeniz ve Hürriyet Gazetesi yazarlarından ve Türkiye’de, İnternet’in, bilgi toplumunun yönlendiricilerinden, Yurtsan Atakan. Hoş geldiniz.

Yurtsan Atakan: Hoş bulduk.

Yaman Akdeniz: Hoş bulduk Avniye Hanım.

AT: Epeydir görüşmedik Yaman Akdeniz’le, Yurtsan Bey de ilk defa programımıza konuk oluyor, onun için bugün gündemsiz başlayıp, sohbet formatında devam edelim diye düşündüm ben, ne dersiniz?

Yaman Akdeniz: Gayet uygun.

Yurtsan Atakan: Bizim için uygun.

AT: O zaman, Yurtsan Bey’le başlayalım... Türkiye’deki bilgi toplumuna gidiş gündemini özetlesin... Bazı enteresan davalar da var bu arada bu gündemde. Onun ismiyle birlikte anılan, belki onlara da değinmek ister, ne dersiniz?

Yurtsan Atakan: Evet, bu bir hukuk davası değil, Pisagor’un teoreminden yola çıkarak “eşek davası” dediğimiz bir dava... Ama aslında bu Türkiye Bilişim Derneği’nin forum ortamına attığım bir mesaj üzerine çıktı, mesajda sözü edilen fikrin gereksiz bir kısmı üzerine aslında gereksiz yere bir kıyamet koptu. Kıyamet de kopmadı da, 5-6 kişi bir takım tepkilerde bulundu, az sayıda insan yani gürültü çıkarttı. Ama işin özü tartışılabilseydi çok çok daha verimli sonuçlar alınabilirdi belki. Çünkü, Türkiye’deki İnternet gündemini çok yakından ilgilendiren bir konu olduğunu düşünüyorum bunun. Biliyorsunuz, 3-4 ay kadar önce,   www.birlik.com adresinde bir kampanya, protesto başladı. Bu başladığında, İnternet’e bir sansür gelmesi gündemdeydi. Bu kampanya başlar başlamaz, İnternet’le ilgili çeşitli yasal düzenlemelerin Basın Kanunu’nda yapılan değişiklikte yer alması gibi, aynı önemde bir konu daha gündeme girdi ve birlik.com’da o da protesto edilmeye başlandı. Birlik.com’un özelliği, sektörün önde gelen içerik ve erişim sağlayıcılarının ortaklaşa destek verdiği bir platform olmasıydı. Aynı zamanda Yaman Akdeniz’in de başkanlığını yaptığı “Cyber Rights and Liberties Organisation” da yurtdışından kurumsal destekçilerden biri oldu, kurucu destekçilerden biri oldu aynı zamanda. Ve bu kampanya başladığında çok iyi bir momentumla başlamıştı. Çok da fazla sayıda yere haber oldu, Türkiye’deki İnternet kullanıcılarının bu kampanyadan haberi olmaması gibi bir durum söz konusu değil, çünkü ulusal kanalların pek çoğunda, işte Anadolu Ajansı’nın çeşitli şeylere geçtiği bültenlerde…

AT: … parlamentoda…

Yurtsan Atakan: … parlamentoda, çeşitli yerlerde yankı bulan bir kampanya oldu, dolayısıyla İnternet kullanıcılarının bundan haberdar olmaması zor gibi gözüküyor. Türkiye’de işte 2-3 milyon İnternet kullanıcısı varsayılıyor, son Bilişim Cumhuriyeti’nin ele geçirdiği ve açıkladığı bir raporda da, Türkiye Telekomünikasyon Kurumu’nun raporundan çıkan rakamlarda 690.000 çevirmeli İnternet kullanıcısı, yani telefondan arayarak İnternet’e bağlanan kullanıcı olduğu açıklandı.

Yaman Akdeniz: Bunlar ev kullanıcısı olarak mı?

Yurtsan Atakan: Ev kullanıcısı gibi, evet, telefon hattından bağlananlar. Kurumsal da vardır bunun içinde ama azdır.

Yaman Akdeniz: KOBİ’ler vardır belki...

Yurtsan Atakan: Ayrıca ama münferit de vardır, birkaç servis sağlayıcıdan alanlar da vardır. Bir ev içinden de yine 2-3 kişi bağlandığını da varsayarsak, o işte birbirini götürür filan gibi…

AT: Gazete tirajı gibi, “bir kişi alır, beş kişi okur” misali…

Yurtsan Atakan: Bu kampanyaya 32.000 civarı, şu anda 33.000’i buldu, 33.000 civarında bir katılım oldu, protesto. 33.000 yani bu ziyaretçi, gelip oraya, oradaki ortak bildiri formunu imzalayanların sayısı. Ve 33.000 az bir rakam değil, iyi bir, sivil baskı oluşturmak için iyi bir rakam aslında ama yine de bu, Türkiye’deki İnternet kullanıcıları sayısına baktığımızda biraz düşük bir rakam gibi geliyor, biraz Türk toplumunun tepkisizliğini gösteren bir rakam. Tabii ki herkes yani buna katılmak zorunda değil ama, İnternet’e sansür gibi çok önemli bir konuya daha fazla tepki olması gerekirdi diye düşünüyorum.

AT: Sözcüklere takılan bir toplumuz. “Sözlü toplum” olduğumuz için, sözcüklerin de bizim hayatımızda çok önemli yeri var. Bahsettiğiniz Pisagor çıkışlı davadaki “eşek” sözcüğünün etrafında bu kadar gürültü kopması bundan ileri gelse gerek diye düşünüyorum.

Yaman Akdeniz: Bunun bir örneğini biz, geçenlerde İngiltere’de yaşadık. Privacy International  diye bir organizasyon var, kişisel bilgilerin korunması konusunda çalışan... Onun başkanı Simon Davis... Gizli dinleme konusunda regülasyon yapan bazı komiserler, (yani İngiliz hükümeti çapında, gizli dinlemeyle ilgili savcılıktan alınmış izinleri filan inceleyen) kurumlar da var. Bunlar aslında devlete o kadar yakın ki. Oysa kendi başlarına olmaları gerekiyor. Devletle çok iç içe oldukları için, Davis bunları eleştiren bir yazı yazdı Daily Telegraph’ta, yazısında da “maymun”, “regülasyon maymunları” diye bir terim kullandı, fakat kimsenin adını vermedi. Fakat hemen ertesinde, olay gelişti, bütün bunlar tek tek yazı yazıp, “bu maymunlardan biri ben miyim, bensem eğer bana hakaret ettiniz, ben maymun değilim” falan gibi tepkiler verdiler… Bu maymun da şeyden geliyor, hani 3 tane maymun vardır, biri gözünü kapatır, biri kulaklarını, biri ağzını, yani hiçbirinin diğerinden haberi yok şeklinde... Fakat dediğiniz gibi sözcüklere takılıyorlar, konunun aslını tartışmaktan çok, yok maymunmuş, yok eşekmiş, o kısım daha çok tepki çekiyor.

AT: Yurtsan Bey, siz başka bir hayırlı gelişmeye de vesile oldunuz son haftalarda, izlediğim kadarıyla Teknonet’ten. Şimdi, biliyorsunuz ortalık karıştı politik arenada, partiler yeni programlar, programların programları, böyle bir an, kesit yaşıyoruz ve bu kesitte, “Türkiye’yi bilişim değil, bilgi toplumu olmaya götürmek için kim ne yapacak?” diye bir soru attı Yurtsan Bey, değil mi? Bunu daha örgütlü ve sistematik hale getirmek için neler yapıyorsunuz, bu konu ne merkezde? Bir ara Cumhuriyet Halk Partisi Hindistan’daki bağlı köyler projelerine gönderme yaparak bilgi toplumuna geçişten söz etti, sonra ses seda kesildi, bu konuyu dert edinen kimse var mı, ya da politik parti, kurum, oluşum, her neyse?

Yurtsan Atakan: Şimdi bu konu aslında bir süredir, meclisteki bir grubun, Bilgi Grubu’nun gündeminde olan bir konuydu ve bunun için Sayın Prof. Dr. Ziya Aktaş uzun yıllardır bir takım çalışmalar yapıyor. Hatta bilişimden çıkartıp bunu doğru olan yöne, bilgi toplumu yönüne sokma açısından da çok büyük çabaları oldu. Fakat son bu yapılan Bilişim Şurası’nda, oralarda, bilgi grubu içinde de bir ikilem olmaya başladı ve olay “bilgi toplumu”yla “bilişim” arasında… Burada sözcüklere takılmak gerekiyor, yani bu “eşek”, “maymun” sözcüğü gibi değil çünkü bu gerçekten işin özünü tanımlayan sözcükler bunlar.

AT: Orada kavramları netleştirmemiz önemli…

Yurtsan Atakan: Evet, kavramları netleştirmek çok önemli. Türkiye’de çok uzun bir süredir bir bilişim geçmişi var, yani bu hem çok köklü bir gelişme, hem de kökleri olan bir gelişme. Bir yandan da çok da fazla bir etkinliği olmayan, yani bilişim sektörü olarak çok fazla etkin olamamış, bir şey olamamış, ama kendi aralarında tutucu, kendi aralarında birbirilerini tutan da bir yapı kurulmuş. Buradan, bu kemikleşmeden gelen bir bilişime yakınlaşma var. Bunun kırılması gerekiyor ama bu kırılamıyor, kırılamayınca da, artık bir bilişim toplumu olma gibi bir iddianız olamaz, yani bunun rekabet avantajı da yok Türkiye’ye. Türkiye’de oturup şu anda biz çip dizayn edemeyiz, ya da çok çok gelişkin yazılımları Hindistan’la ya da başka gelişkin ülkelerle rekabet edecek şekilde üretemeyiz. Türkiye’de, bilgi toplumuna geçişte kurumların, bütün kurumların, bireylerin, şirketlerin, özel şirketlerin, kamunun, herkesin bilgi teknolojilerinden verimlilik açısından en iyi şekilde yararlanacağı yolları bulması ve bunları uygulamaya sokması lazım. Bilgi toplumuna geçiş bu, yani bilişimi doğru kullanmak, bilişimi verimlilik için doğru kullanmak önemli. Bilişimi bir araç olarak kullanmak, bilişimi bir amaç edinmek marifet değil. Burada büyük bir rekabet avantajımız var. Bunları becerebilirsek, Türkiye’nin önünde çok büyük bir rekabet avantajı var, İnternet’te mesela şu anda yapılacak çok şey var, hala keşfedilmeyi bekleyen topraklar var, Amerika’nın keşfi gibi, İnternet de çok yeni bir oluşum ve içinde henüz en doğru şekilde, en verimli şekilde kullanılma yolu bulunmamış fırsatlar yatıyor, bu fırsatları bulmamız lazım. Bu fırsatların bulunabilmesi için de, mümkün olduğunca çok kişi ve kurumun İnternet’i kullanıyor olması lazım ve İnternet’ten “ben ne gibi kendime avantajlar sağlarım?” diye düşünmesi lazım…

AT: … Ya da bilgi okuryazarı…

Yurtsan Atakan: Ya da bilgi okuryazarı olması lazım…

AT: Onun için bir paradigma dönüşümü ön koşul diye düşünüyorum ben, siz ne dersiniz, Yaman Akdeniz ne düşünür bu konuda, İngiltere’den nasıl görünüyoruz?

Yaman Akdeniz: Buna bir müzik arasından sonra mı devam etsek?

AT: Peki, bilgi toplumuna geçiş uzuuun bir yol, o zaman biz de Elvis Presley’in “It’s a Long, Lonely Highway”ini dinleyelim.

ARA

AT: 94.9 Açık Radyo, İnternet ve Hukuk Programı’dayız, Yurtsan Atakan ve Dr. Yaman Akdeniz’le tartışıyoruz. “Türkiye’de bilgi toplumuna geçiş öncelikle bir paradigma dönüşümü gerektiriyor, dışarıdan bu konuda Türkiye’de ne görüyorsunuz?” diye soruyorum Yaman Akdeniz’e.

Yaman Akdeniz: Şimdi, zaten beraberce Mayıs ayında Bilişim Şurası’ndaydık, bunun örneğini de orada gördük, bütün siyasi partiler gerçekten Şura sırasında orada bulundular. Fakat politik katılım, Şura’nın Ankara’da olmasına rağmen çok kötüydü, gerekli destek verilmedi. Ayrıca “göstermelik”, “kişisel” olarak bazı milletvekillerinin konuyla ilgili olduğunu gördük. Fakat bu, partiler bu konuyla ilgili demek değil kesinlikle. Yani Yurtsan’ın dediği gibi, bilişim konusunda ya da bilişim toplumuna giriş çerçevesinde belli bir politika oluşturulmamış. Şimdi seçim de yaklaşıyor, bakalım kendi politika dokümanlarına bunu sokacaklar mı? Bir çelişki de yaşıyoruz, çünkü bir taraftan Türkiye AB’ye girmeye çalışıyor, meclise bir saat konulmuş, geri sayım var gözüküyor. Şimdi o AB’ye uyarlanması gereken ya da yapılması gereken şeylerin içinde, bilişimle ilgili bazı şeyler var, belki bir kısmı direkt olarak ilgili değil. Ama kişisel bilgilerin korunması konusunda hala Türkiye’nin yapmış olduğu bir şey yok. 20-21 sene oldu, Türkiye bu konuda verdiği sözleri hala tutmadı ve bir taraftan AB bu konuda Türkiye’yi sıkıştırıyor... Öyle bir aşamaya gelecek ki, kişisel bilgilerin korunması konusunda kanun olmazsa Türkiye’de, belki Türkiye AB’ye zaten giremeyecek. Bunlar bilişim toplumunun altyapısı konusunda çok önemli. Sonra, “e-Avrupa+” Projesi var, Türkiye buna dahil, orada da verdiği bazı sözler var, yapılması gereken şeyler var, gene göstermelik olarak, dışarıdan baktığınız zaman kağıt üzerinde yapılan bazı şeyler var, fakat bunlar uygulamada hiç yok. Benim dışarıdan gördüğüm böyle.

AT:  Evet, toplumun gündemine taşınmıyor zaten, değil mi?

Yaman Akdeniz: Toplumun gündemine taşınsa da, yine belli bir kısım ilgilenen insanlar var, bu insanlar hep aynı insanlar. Dediğim gibi, milletvekili olarak, politik çevrede de ilgilenenler hep aynı insanlar. O çevrenin dışına çıkılamıyor, yani gazetelerin birinci sayfasına bu iş ancak negatif bir şey olduğu zaman yansıyor. Ya da işte sansür konusu ele alındığı zaman siyaset meydanlarında RTÜK konuları falan tartışılıyor. Fakat, pozitif olarak, bu konular halka açık olarak gündemde pek tartışılmıyor. Ben yakından takip ettiğim için, hep bu konuyu konuşuyoruz, bize sanki tartışılıyormuş gibi geliyor fakat konuşan insanlar hep aynı. Yurtsan’ın daha önce dediği gibi, birlik.com için 35.000, -bence aslında kısa dönemde 33-34 bin çok iyi bir sayı- imza toplandı fakat bunun 20 katı bir potansiyel var. Ama insanlar teknolojinin politik yanıyla ya da ileriye dönük olarak ilgisizler, belki de haberleri yok. O bakımdan bu işin kamuoyuna açılması, gazetelere ya da Yurtsan’a, bana, size düşmüyor. Bu görev, biraz da devlete düşüyor.

AT: “Haberimiz olsaydı böyle yapmazdık” demişti Şura’da bir milletvekili, RTÜK Yasası için, hatırlarsan…

Yaman Akdeniz: Ama ben daha önce de söyledim, Türkiye’deki sistemde, bu işler olup bittikten sonra, kanun çıktıktan sonra insanların haberi oluyor. Protesto etmenin o aşamada zaten bir kıymeti kalmıyor. Bundan baştan ve açık olarak haberimiz olsa herkes görüş bildirir, üzerine gidilir. İngiltere’de bizim yaptığımız, yani Avrupa çapında yapılan bu: baştan her şey tartışmaya açılıyor, müdahale etmek söz konusu o zaman, fakat kanun çıktıktan sonra müdahale etmenin bir anlamı kalmıyor ki. Bir tek opsiyonunuz işte cumhurbaşkanına çıkılacak, anayasa mahkemesine gidilecek... İptale, yani yapılan bir işi bozmaya çalışıyorsunuz. Aslında yanlışlar baştan görülüp yapılmaması lazım. Mesela RTÜK konusunda oraya hiç girilmemesi, bulaşılmaması lazım, fakat “önceden yapalım, sonra bakarız”, bizdeki mentalite bu. Olmaz böyle şey.

AT: “Bir çıksın, nasıl olsa düzeltiriz” yaklaşımı. Evet, Teknonet, Hürriyetim’de ve Hürriyet Gazetesi’nde, İnternet versiyonunda, tıklanma oranı nedir? O istatistiklere mutlaka gazete içinde bakıyorsunuzdur, bir yükseliş var mı?

Yurtsan Atakan: Valla onlar bize açık değil, bilmiyorum.

AT: Öyle mi!

Yurtsan Atakan: O verileri biz bilmiyoruz, İnternet sitesiyle bir alakam olmadığı için, direkt bir alakam yok, sadece  www.hurriyetim.com.tr bünyesi içinde yapılan bir çalışma o. Ama farklı. Aynı binada yapılıyor ama çok farklı bir oluşum, yani o yüzden hiçbir ilgim yok.

AT: Çünkü haberler çok sık güncelleniyor orada, bazen gün içinde bile, sabahki versiyonla akşamüstü aynı olmayabiliyor, hep yeni bir haber ekleniyor, doğrusu merak etmiştim ben. O da bir gösterge, yani orada İnternet basınına çok büyük iş düşüyor, kaldı ki işte Hürriyet gibi, Radikal gibi büyük gazetelerin İnternet versiyonları da çok tirajı yüksek olduğu için…

Yaman Akdeniz: Yurtdışından çok okuyan var, benim gibi, yurtdışındaki Türkler özellikle, bu siteleri çok fazla kullanıyorlar, gün içinde de çeşitli defalar giriliyor çünkü dışarıdan habere ulaşmak daha zor olduğu için, belki sizin burada karşınızda CNN Türk ya da NTV açık olabilir, haberleri dakikasına kadar takip ederken, bizim dışarıda o opsiyonumuz olmadığı için... Zaten bu siteler yabancı ağırlıklı kullanılmaya başlamıştır fakat şimdi Türkiye içinde de takip edildiklerini zannediyorum.

AT: Sen bu bizim programı da İngiltere’de İnternet üstünden bazen dinliyorsun, değil mi?

Yaman Akdeniz: Evet, saati tuttuğu zaman ve de aklıma geldiği zaman -Pazartesi öğleden sonraları- çok rahat bir şekilde program İnternet üzerinden dinleniyor.

AT: Çok fazla tepki gelmiyor, ben de merak ediyorum, bizi kim dinliyor, ne düşünüyor, arada sırada hatırlatıyoruz,  HYPERLINK "mailto:internetvehukuk@tansug.com" internetvehukuk@tansug.com diye bir e-mail adresi var...

Yaman Akdeniz: Ama bu biraz Yurtsan’ın daha önce dediğine dönüyor, insanların belki haberleri var, takip ediyorlar fakat kesinlikle tepki göstermeyen bir… ancak alındıkları zaman tepki gösteren bir ülke.

AT: Evet, gene gündemimize dönersek, Türkiye’nin bilgi toplumuna geçmesi için neler yapılmalı, hızlandırıcı faktörler neler olabilir? Programın sonuna doğru yaklaştığımızı zannediyorum, 3-4 dakikamız var. Yurtsan Atakan, bu konuda ekleyeceğiniz neler olabilir?

Yurtsan Atakan: Neler yapılabilir? Türkiye’deki en büyük sorun, işte deminden beri birkaç kez tekrarladığımız gibi, bir kamuoyu baskısı yaratılamamasında. Kamuoyu baskısı yaratılması için daha fazla İnternet kullanıcısı olması lazım. Ya da en azından, kullanıcı olmasa bile, -ekonomik şartları nedeniyle şu anda İnternet kullanıcısı olmamış olabilir, fakat- İnternet kullanıcısı olmayı talep eden insanların sayısının artması söz konusu olabilir. Yani ben Türkiye’de her şeyin, demokratik baskı grupları yaratmaktan ve demokratik baskı gruplarının yaratacağı etkilerle gündemin zenginleşmesinde ve gündemin siyasetçileri bu yöne doğru adım atmaya zorlamasında görüyorum. Bu seçimlerde de yine en azından, programlara ve söylemlere, bilgi toplumuyla ilgili cümlelerin girmesi yönünde baskı kurmaya çalışmamız lazım.

AT: Siz dünkü yazınızda “copy-paste yapmaktan vazgeçin, dosdoğru bilgi toplumuyla ilgili içerik koyun” demiştiniz. Ne demek istemiştiniz, onu biraz açıklar mısınız?

Yurtsan Atakan: Orada haftalık bir bilişim dergisinde, sektöre yönelik yayın yapan bir dergide bir haber çıktı, manşetti hatta; “Partiler için hazır Bilişim Şurası’nın yönetici raporu var, onu alıp kopyalayıp yapıştırsınlar”. Böyle bir zihniyetle de olmaz, yani şimdi her partinin aynı olması da iyi bir şey değil ki. Her partinin aynı bilgi toplumu politikası olması da iyi bir şey değil. Bilakis, birbiriyle çelişmesi, birbirini gıdıklaması lazım ki buralardan bir sinerji doğsun, yoksa herkesinki aynı olsa o da parti programlarında kalır…

AT: … göstermelik…

Yurtsan Atakan: … göstermelik olur, oradan… Bir de, o Bilişim Şurası’nın raporundaki sonuçların da doğru olduğuna inanmıyorum zaten. Yani dediğim gibi, bir “bilişim stratejisi”ne ihtiyacı yok Türkiye’nin. Türkiye’nin bir “bilgi toplumu stratejisi”ne ihtiyacı var. Buna yönelik cümlelerin, söylemlerin girmesi lazım programlara, partilerin söylemlerine.

AT: Biz o sonuç bildirgesine bir hayli katkıda bulunduk bu bağlamda ama. “Biz” derken, İnternet ve Hukuk Platformu…

Yurtsan Atakan: Çeşitli bölümleri yararlı olabilir ama…

AT: Epey didiştik yani daha doğrusu…

Yurtsan Atakan: Evet, o bölümleri yararlı olabilir, o bölümler alınabilir, o bölümlerden esinlenilerek yeni stratejiler yazılabilir, bir kısmı da kopyalanabilir de yani, ona da karşı değilim. 

Yaman Akdeniz: Yurtsan doğru söylüyor, zaten onun sonuçlarının hepsi uygulanabilir değil, bir. İkincisi, bizim de orada yaptığımız, -bazı iyi şeyler yaptık fakat yanlışı düzeltmeye çalıştık ama- baştan doğru yapılmış bir şeye katkıda bulunmak değildi. Bizim orada verdiğimiz bütün mücadele yapılan bazı yanlışları biraz düzeltmekti, becerdik, ona izin verildi sadece.

AT: Ya da daha anlamlı bir yere doğru yönlensin bu söylenenler…

Yaman Akdeniz: Fakat kağıt üzerinde yine onun uygulanıp uygulanmayacağını göreceğiz, akademik olarak güzel şeyler çıktı orada, özellikle hukuk grubu konusunda, fakat nasıl uygulanacak, ya da uygulayacaklar mı? İlerde uygulama aşamasına gelindiğinde belki onu sil baştan yapacaklar, yani verilmiş bazı sözler yok orada.

AT: Şaka maka programın sonuna geldik ama söyleyeceklerimiz daha bitmedi, bir sonraki programda tekrar bir arada olacağımızı zannediyorum, katkılarınız için teşekkür ediyorum, şimdilik hoşça kalın.

* * * * * * * * * * * * *


“İnternet ve Hukuk” 
19 Ağustos ’02 – Pazartesi 16.30 -17.00 -

(Bir önceki programdan devam)
Yaman Akdeniz: Sonra bu devlet kurumu olabilir, devletle ilişkileri var fakat kendi kendine karar verebilecek bir kurum değil bu, yani işin içinde sansür var, hangi kurum, hangi site zararlıdır, hangi site zararsızdır, ortada bir mahkeme kararı yok, kapatılma kararı yok, yani neye göre karar veriyor?

Yurtsan Atakan: Kendi kafasına göre, neye göre…

Yaman Akdeniz: Belki bugün biz onu eleştiriyoruz diye yarın bizim sitemizi kapatacaklar, ki bunu yapan devletler var.

Yurtsan Atakan: Oradaki bir teknisyenin elinde sonuçta, yani oradaki o “proxy”yi, kurduktan sonra, altyapıyı, oradaki teknisyen girer, “Ağabey bu site benim kafamı bozdu” der…

Yaman Akdeniz: Evet, ya da bir arkadaşı diyebilir ki “Abi yaa, bu siteden biz şikayetçiyiz, lütfen buna bir şey yap, şey yapmasınlar, görmesinler” diye, olabilir.

Avniye Tansuğ: Peki dünyada nasıl oluyor bu işler?

Yaman Akdeniz: Dünyada da bunun örnekleri var ama bunlar iyi örnekler değil yani, kesinlikle negatif, kötü örnekler. İşte Çin’in senelerdir yaptığı; proxy sistemleri kullanarak “BBC’ye giremezsiniz, New York Times’a giremezsiniz, Sunday Times’a giremezsiniz”… Yani kağıt üzerinde uyguladığı mentaliteyi, -çünkü fiziksel olarak Sunday Times gazetesi satılmıyor orada- İnternet’te uygulamaya çalışıyor ve bunlar demokratik olmayan ülkelerin yaptığı şeyler... Türkiye, AB’nin kapısına dayanmış… Ya AB’nin kapısına dayanmayacaksınız, ya da, dayandığınız zaman bazı şeyleri kuralına göre yapacaksınız, açık olarak, şeffaf olarak…

AT: Ama toplumsal geleneklerimizden biri…

Yaman Akdeniz: Maalesef öyle ama işte bizim de çabamız bunları artık yani “böyle gelmiş böyle gider” değil, artık bunları aşmamız lazım…

Yurtsan Atakan: Yani “Batı’da olacağız” diyorsak Batı ülkelerini örnek almamız lazım, Doğu ülkelerini örnek almamamız lazım. Çin’i örnek alıp da biz şey yapacaksak, o zaman hiç Batı’da olacağız diye bir iddiayla ortaya çıkmayalım.

Yaman Akdeniz: Çin en kötü örnek…

AT: O zaman bugünkü programda bunları tartışırız. Bu arada zannediyorum Burak Yalçınyiğit, şu anda kadar olan konuşmaları banda almış! O zaman anonsumuzu yapalım, Açık Radyo, 94.9 İnternet ve Hukuk Programı’ndayız, Yurtsan Atakan, Hürriyet Gazetesi yazarı ve Leeds Üniversitesi’nden Dr. Yaman Akdeniz’le tartışıyoruz.

Yurtsan Atakan: Bir dakika! Kişilik haklarımıza bir saldırı var galiba!

Yaman Akdeniz: Bizden izin almadınız, konuşmalarımız… Bu biraz gizli dinleme oldu!

AT: “Little brother watches you” oldu bu tam!

Yaman Akdeniz: “Gizli dinleme” demişken zaten biraz da gizli dinleme konusuna el atmakta yarar var. Özellikle 11 Eylül sonrasında çeşitli ülkelerde, Amerika ve özellikle Avrupa’da başta İngiltere olmak üzere, gizli dinleme konusunda çeşitli kanunlar çıktı. Hükümetlerin ve gizli servislerin polis teşkilatlarının istekleri var gizli dinleme konusunda. Zaten gizli dinleme bütün ülkelerde yapılıyor, yasal olarak yapılan gizli dinleme var, maalesef yasal olmadan yapılan gizli dinleme sistemleri de var. Bunun en güzel -ya da en kötü!- örneği Echelon sistemi mesela. Ben oturduğum Leeds şehrine 20-30 mil uzaklıkta Menwith Hill…

Yurtsan Atakan: “Koca kulak” değil mi?

Yaman Akdeniz: Evet evet, "Koca kulak", resimlerini belki görmüşsünüzdür,  www.cyber-rights.org siteme de girerseniz, bunların resimleri, haritalarının hepsi var. Çok büyük balonlar bunlar, uydu aracılığıyla eskiden İngiltere’den Rusya’yı dinliyorlardı…

Yurtsan Atakan: Adres neydi, onu bir daha tekrar eder misin?

Yaman Akdeniz:  www.cyber-rights.org.

Yaman Akdeniz: Şimdi, logların tutulması mesela, “trafik data” dediğimiz olay üzerinde İngiltere’de bir kanun çıktı ve Avrupa Birliği de maalesef Mayıs sonunda yayınladığı bir direktifte bunu destekledi. Çeşitli Avrupa Birliği üyesi ülkelerde de trafik datanın ya da logların tutulması söz konusu olacak yani. “Trafik data”dan kastettiğimiz mesela bugün mobil telefonunuzdan kimi aradığınız... İçerikten çok kimin kimi aradığı konusundaki detayların tutulması. Fakat bunu Internet’e de uygulamak istiyorlar, yani kim kime e-mail atmış, hani web sitesine girilmiş şeklinde çeşitli girişimler var. Bunlar hep terörden korunma amaçlı. Fakat kağıt üzerinde. Baktığınız zaman bunlar direkt olarak terörden korumuyor ve uygulamada problemler var. Datalar tutuluyor, arşivlensin isteniyor, hala İngiltere’de tartışılan, bu trafik dataların kaç ay tutulacağı. 3 ay mı, 6 ay mı, 1 sene mi?… İngiliz Gizli Teşkilatı “7 sene tutulsun” diyor mesela. Peki 7 sene boyunca bu datalar ne yapılacak? George Orwell’in 1984 usulü girişimler var, yani bilgi toplumuna giderken, benim gözlediğim, daha çok gözetim toplumuna gitmeye başladık. Ve hayatın her yönünde bu görülmeye başlıyor. Evinizden çıkıyorsunuz, kameralar sizi seyrediyor, bu CCTV sistemi özellikle İngiltere’de çok yaygın. Bu son günlerde mesela bu kaybolan iki kız aranıyor hala, bu CCTV’lerle en son nerede görüldükleri falan tespit edildi fakat…

AT: CCTV nedir Yaman?

Yurtsan Atakan: Kapalı devre televizyon sistemi. (*)

Yaman Akdeniz: Bankalarda vardır mesela, girdiğinizde. Fakat bunlar şimdi şehrin her tarafında, İngiltere’de, Londra’da özellikle, Leeds’de de, her tarafta var, halkı gözetliyorlar. Ve bunların…

Yurtsan Atakan: Bu şey derler, Monaco’ya girer girmez, adımını atar atmaz her yerde kamera vardır, her şey… onun gibi bir…

Yaman Akdeniz: Biraz öyle, evet. Washington da şimdi böyle oldu, Amerika’nın her tarafında böyle.  HYPERLINK "http://www.epic.org" www.epic.org ‘a bakarsanız orada da Washington’daki kameraların resimlerini koymuşlar ve lamba gibi duruyor bunlar…

Yurtsan Atakan: Biraz da şey, değil mi yani, kişinin özeliyle kamunun alanı nerede başlıyor, nerede bitiyor filan karışıyor... Zaten sokakta, kamuya açık bir yerde yürüyorsan, kamuya açık bir eylem yapıyorsundur, bu izlenebilir, yani sen zaten izlenebilecek…

Yaman Akdeniz: Evet, fakat teknoloji o kadar gelişti ki, yani dijital olarak Yurtsan Atakan olduğunu senin, kameradan anlayabiliyorlar. Hatta şimdi ses olarak da tanıma başladı, yani ne amaçla kullanıldığı da belli değil. Yani sen orada yanındaki arkadaşına belki gizli bir şey söylüyorsun fakat bu da duyulma-dinlenme gizli bir şekilde mümkün.

Yurtsan Atakan: Belki dudak hareketlerinden okuyor yani konuştuğunu…

Yaman Akdeniz: Tabii, tabii, tabii. Bir taraftan tamam, şey için, suçlar engellensin diye yapılsın, edilsin, destek var, fakat öbür taraftan ne yapıldığı da belli değil, bu datalar ne amaçla toplanıyor…

AT: Bizde de başladı onlardan. Geçen gün bir televizyon haberinde izledim, İzmir Havaalanı’nda, havaalanının dışını tarayan kameralarla bir yankesicilik olayını bitmeden...

Yurtsan Atakan: Evet, otobüs durağında yakaladılar…

AT: Evet, evet, enteresandı o yani…

Yaman Akdeniz: Aslında şimdi daha dikkatli, düşünerek baktığınız zaman görüyorsunuz kameraları. Türkiye’de de var, belki çok yaygın değil, fakat dükkan dışlarında da vardır, asansörlerde vardır mesela. Asansörde ne ihtiyaç var kameraya değil mi? Ama var. Çünkü sistemler ucuz, küreselleşmeyle bu sistemler de kolayca satılıyor. Özellikle İngiliz belediyeleri bunları devlet desteklediği için alıyorlar. Fakat bu gözle görülen bir gözetim. Bir de görülmeyeni var. Telefonunuz dinleniyor, İnternet’iniz kontrol ediliyor, devamlı bir data toplayış var. Bu datalar ne yapılıyor, ne ediliyor, arşivleniyor, ondan sonra ne amaçla kullanılıyor? Belli değil bunlar. Yani bir soru işareti var, çok büyük.

AT: Evet, bu kadar çok datanın ne işe yarayacağı önemli, yani bu da yine bilgi okuryazarlığının önemini gündeme getiriyor, değil mi, bir anlamda? Toplumsal açıdan baktığımızda en azından? Bir data enflasyonu, hangi bilgi ne için para eder, hangi bilgi ne zaman işe yarar, onu ayırt etmek...

Yaman Akdeniz: Tabii, devlet kurumlarının data toplayıp kullanım amacı başka, özel şirketlerin data alıp kullanım amacı başka. Bir de tabii işin öbür tarafı var. Özellikle İnternet’e bağlandığınız zaman, web siteleri data topluyor, şirketler data topluyor, ondan sonra e-posta adresleriniz çeşitli database’lere giriyor, sonra çok çeşitli istemdışı postalar geliyor. Yani işin bir erişim tarafı, bir de masraf tarafı var. İnternet çok ucuz da olabilir ama ben 50 tane e-posta çekerken 40 tanesi bunların işe yaramaz postalar. Özellikle mobil iletişim çağında, belki düşük hızla modemle cep telefonunuzdan İnternet’e bağlandığınızda, istemdışı bir sürü postayla uğraşıyorsunuz ki içinden 1-2 tane doğru düzgün postayı ayıklayayım diye. Özellikle Türkiye’de bunlar çok…

Yurtsan Atakan: Artı zamanınızı alıyor, silmek bile bir vakit.

Yaman Akdeniz: Bütün gün e-posta siliyoruz, senin de durumun öyledir herhalde Yurtsan.

Yurtsan Atakan: Tabii, tabii, çok.

AT: “Şüpheci akıllar, şüpheci beyinler!” diyelim, Elvis Presley’den “Suspicious Minds”la bir ara verelim isterseniz.

ARA

AT: “Suspicious Minds”, Elvis Presley’den dinledik, 94.9 Açık Radyo’da, İnternet ve Hukuk Programı’ndayız, Yurtsan Atakan ve Dr. Yaman Akdeniz’le tartışıyoruz.

Yaman Akdeniz: Şimdi gözetim toplumundan bahsediyorduk, gizli dinleme falan, biraz da belki konuyla ilgili olarak sansür konusundan bahsetmek lazım. Ben Yurtsan’a Türkiye’de İnternet ve sansür konusundaki gelişmeleri sormak istiyordum. Hep duyuyoruz, ne yapılıyor, ne ediliyor bu “proxy” çıkışlarından, nedir durum Yurtsan?

Yurtsan Atakan: Şimdi ortalıkla çeşitli kullanıcılardan gelen çeşitli şikayetler var, gözlemler var, bunları henüz test edebilmiş değiliz, yani ne kadarı doğru? Ama büyük bir kısmının doğru olduğunu tahmin ediyorum, çünkü zaten Türk Telekom’un da bundan önce buna yönelik açıklamaları vardı, İnternet’i sansürleyeceklerini söylüyorlardı. Daha sonra hafif kıvırdılar, “sansürlemeyeceğiz de... biz sansüre zemin hazırlayan teknik altyapıyı kuruyoruz, ama kanunsuz olarak biz kendi kafamıza göre bir yeri filtrelemeyeceğiz”  filan dediler ama bunun da bir garantisini vermediler. Yani “nasıl garanti veriyorsunuz, bana onu açıklayın” dedim, hiçbir şekilde bir geri dönüş olmadı. Şimdi söylendiğine göre bu “Proxy” kurulmuş. “Proxy” dediğimiz şey, Türkiye’nin İnternet çıkışına, çıkışları kaşeleyen bir sistem konuluyor ve bu Proxy’yle işte sizin -aynı zamanda IP değişikliği de yapabilen bir Proxy kurdular- gittiğiniz kimi siteleri çok rahatlıkla sansürlemek mümkün…

Yaman Akdeniz: Filtre görevi görüyor…

Yurtsan Atakan: Filtre görevi görüyor, evet, arada filtre görevi gören gelişkin bir sistem. Bu kurulmuş gibi gözüküyor. Geçen günlerde, çeşitli kişilerden bana ulaşan bilgiler, çeşitli sitelere girmek istediklerinde giremedikleri, filtrelendiğini gördükleri, aynı zamanda işte “show my IP” gibi sitelere girdiklerinde sanki o siteye kendileri değil de, arada başka birisi bağlanmış gibi gördüklerini belirttiler. Bu “proxy”nin varolduğunun kanıtı bir şey, teknik olarak fazla girmeyelim. Bu uygulamanın başladığı ve şu anda test amaçlı olarak kimi siteleri çeşitli zaman aralıklarıyla filtreledikleri konusunda duyumlar geliyor. İşte bu da zaten birlik.com’da neden bizim Türk Telekom’un bu tür faaliyetlerine karşı çıktığımızın, bunun sansüre yönelik bir uygulama olduğunu söylememizin nedeni de bu. Türk Telekom bugün haksız rekabette. Bir yandan kendisine bağlı TTnet’in fiyatlarını aşırı ucuzlatıp damping yaparken, bir yandan da servis sağlayıcıların en büyük, erişim sağlayıcıların en büyük gider kalemlerinden biri olan veri hatlarının kirasına büyük zamlar yaparak, onların maliyetlerini artırarak, -dolayısıyla maliyetleri artırınca onların müşterilerine yansıttıkları fiyatların da artmasına neden olarak- bir tekelleşmeye doğru gidiyor.

Yaman Akdeniz: Tabii, tabii.

Yurtsan Atakan: Bu tekelleşme de olursa, aradaki “proxy”yi çok daha rahat kullanabilecek, sansürü çok daha kolay yapabilecek. Çünkü bugün İnternet servis sağlayıcılarının kendi çıkışları da var, bu çıkışlar sayesinde her yeri sansürlemek mümkün değil, ancak mahkeme kararıyla işte, “şu site”…

AT: Ben de onu soracaktım şimdi…

Yaman Akdeniz: O da ama teknik olarak mümkün değil zaten, o tip bir şey yapmak.

Yurtsan Atakan: Yine de mümkün değil, yani de…

Yaman Akdeniz: Bugün “www.birlik.com’a erişimi kapatın” dediğin zaman teknik olarak bu mümkün değil, çünkü bugün birlik.com belli bir IP adresinde, yarın başka bir yerde olacak.

AT: Olabilir gerekirse yani…

Yaman Akdeniz: Bu mümkün, ya da “dynamic IP” adresi olmayan siteler var, IP adresleri çeşitli yerlerde.

Yurtsan Atakan: Tabii arada  www.anonymizer.com gibi sitelerden girip -işte o da aslında bir “proxy”- kendinizi Türkiye’den değil de başka bir yerden giriyormuş gibi gösterip ya da aradaki “proxy”yi aldatmak da mümkün.

Yaman Akdeniz: Fakat işte gene negatif örnek Çin’e dönersek, mesela Çin gibi ülkelerde de bu tip siteleri de buldukları zaman, biliyorlarsa filtreliyorlar, yani anonymizer.com’a da çıkamıyorsunuz.

Yurtsan Atakan: Electronic Frontiers’ın çeşitli yazılımları var, bunlar çıkmak üzere, bunlar aynı eski Napster gibi, dağınık çalışan…

Yaman Akdeniz: Freenet var zaten mesela…

AT: Aktivistler dağıtacak değil mi o yazılımları?

Yurtsan Atakan: Tabii, tabii, herkesin kendi sisteminde olduğu zaman, o anda İnternet’e bağlı bütün bilgisayarları filtrelemeniz gerekiyor ki o zaten İnternet’i kapattınız demek. Dolayısıyla bu, teknik olarak tamamen mümkün olmayan bir…

Yaman Akdeniz: Teknik olarak zaten “%100 biz bu işi yapacağız” diye bir şey yok yani. En kötü ihtimalle “dial-up” olarak, yani telefonla yurtdışından bir ISP, servis sağlayıcı aranır, yine o sansürü delersin. Yani teknik olarak mümkün değil kesinlikle.
Benim anlayamadığım ya da hoşnutsuzluk duyduğum, Türkiye’de bu tip şeylerin olması ve devlet kontrolünde olmadan ya da gündemde tartışılmadan bazı kişilerin, bazı kurumların bu kararları alıp uygulaması. Bir taraftan, tabii kullanıcı için cazip geliyor, "ucuz İnternet" diye. Fakat Yurtsan’ın dediği gibi bu tekelleşmeye doğru giden bir sistem, kesinlikle rekabetle alakası yok. Kendisi ucuza veriyor, servis sağlayıcılarına pahalıya satıyor, onların rekabet etmesi, o fiyatlarla mümkün değil. Bir taraftan sektörü öldürmeye çalışıyor, bir taraftan kullanıcı kendisine çekiliyor, öbür taraftan da filtreleme uyguluyor, sansür uyguluyor. Olmaz böyle şey.

AT: Ama, daha kötü ülkeler var yani, İran gibi, Cezayir gibi…

Yaman Akdeniz: Ama İnternet de kullanılmasın isteniyorsa bu ülkeden, fişten çekilsin, o ülkelerin yaptığı gibi, hiç kullanılmasın o zaman. Ya da bilişim toplumundan falan, "Şura"larda filan bahsetmeyelim o zaman, yani devlet politikası içinde yer almasın, AB’ye girmeyelim o zaman. Yani çelişkiler var, çok soru işaretleri var ortada.

AT: Siz ne diyorsunuz bu konuda Yurtsan? (Derin derin düşünüyor Yurtsan Atakan!)

Yaman Akdeniz: Komik buluyorum, çünkü dediğim gibi Türk Telekom’da bu sistemleri kuran kişi için o zaman deniyordu zaten, “bunları niye yapıyor ki?”, “siyasete atılmayı mı düşünüyor”. Şimdi o zat açıkladı, siyasete atıldı, -Kocaeli’nden mi ne, adaylığını koymuş ve- çıkmış demiş ki “sektörün desteğini bekliyorum”. Ne desteğini bekliyorsun sektörün? Komik geliyor, gerçekten komik şeyler yani.

AT: Çetin Altan yazıp duruyor, “enseyi karartmayın, Türkiye ilk defa 21. yüzyıla geçerken doğru dürüst bir toplum olmak için ciddi arayışlara girdi” diyor. Ama yine de sabredilmesi gereken süre olarak “30 yıl” kadar “minicik” bir süre vermiş. Çok uzun değil mi? Yani 30 yıl sonra her şey yerli yerine oturacak, paradigma dönüşümleri gerçekleşecek ve “seleksiyon pozitif” egemen olacak. “Seleksiyon pozitif” de bir paradigma. Yine Altan yazmıştı yıllar önce bunu Prof. Neumark’a atfen. Zaman zaman da böyle anımsatır bunu okurlarına...  Neumark “bu toplumda hep olumlular eleniyor, olumsuzlar süzgecin üstünde kalıyor, bunu tersine çevirdiğiniz zaman Türkiye kalkınacak” demiş, -50’li yıllarda galiba-. İşte şimdi bunun için 30 yıl marj tanıyor Çetin Altan, sizce bu kadar uzun olacak mı dersiniz bilgi toplumuna geçişin rayına oturması?

Yurtsan Atakan: 30 yıl sürerse zaten biz başka bir yerde oluruz. Yani 30 yıl sürerse, Türkiye’de geçiş, dünya zaten bir 300 yıl, 3000 yıl daha ilerlemiş olacak. Bu sanayi toplumuna geçiş gibi bir şey değil çünkü. Bu bir reformu, matbaanın icadıyla bir reform, bir rönesansı yaşamak gibi uzun bir döneme yayılacak gibi bir süreç değil. Bunlar çok daha kısa bir süreç içinde tamamlanacak şeyler. Buna çok hızlı intibak etmek gerekiyor. Eskiden işte onyıllar vardı, onyılları kaçırmak belki, hatta yüzyılları kaçırmak toplumları geride bırakıyordu. Matbaada yüzyılları kaçırmak, daha sonra sanayi devriminde onyılları kaçırmak, şimdi artık ayları, yılları kaçırmak; bir süreci kaçırmak için yeterli oluyor!

Yaman Akdeniz: Demokratikleşmenin 30 yıl sürmemesi lazım yani, açılması bu ülkenin, Avrupa standartlarına çıkması, çok daha çabuk olması lazım. Tabii mentalitelerin değişmesi, Çetin Altan’ın dediği gibi  o belki 30 yıl sürecek... Bazı kesimlerin, belki şu andaki politikacıların toptan değişmesi gibi bir süreç, fakat onu beklemek olmaz tabii, yapılması gereken çok şey var.

AT: Çocuklarımız “politikacı olacağım” dediği zaman “Aman ha!” demekten vazgeçtiğimizde belki, değil mi? Bilemiyorum...

Yurtsan Atakan: Tabii, Türkiye’de şimdi “siyaset yapıyorum” demek ayıp bir kelime oldu, halbuki niye? Demokrasiyse, bir demokraside siyaset yapmak herkesin görevi zaten, herkesin siyaset yapması gerekiyor, her şeyin siyasi olması gerekiyor. Ama özellikle 12 Eylül döneminde, siyasilik öyle bir duruma sokuldu ki, artık siyaset yapmak ayıp oldu. Bir de orada da tabii kötü bir örneği var şu anda yapılan siyasetin. Bir de ortada kötü bir örneği var, siyasetin... Ama kötü örneği olması siyasetin yapılmasını ayıp kılmıyor. Siyasetin yanlış yapılması onu kötü kılıyor, yoksa siyaset yapmamız lazım, hepimizin siyaset yapması lazım.

AT: Bu bağlamda programımızın konusu olan İnternet ve hukuk alanında da atılması gerekli adımlar aynı başlık altında ele alınmalı diye düşünüyorum. Sonuna yaklaştık programın, son olarak söyleyeceklerinizi alıp, dinleyicilerimize veda edelim.

Yaman Akdeniz: İnternet hukukunu tek başına görmemek lazım. “İnternet hukuku ve politikası” olarak görmek lazım. Hatta “İnternet politikası ve hukuk” demek belki daha doğru olur, çünkü politikalar gelişecek, politikalar gelişirken bazı yanlışlıklar yapılacak, doğrusu bulunacak, ondan sonra hukuka ihtiyaç var. Her konuda ben hukuk taraftarı değilim, daha önceki programlarda da söylediğim gibi. Yani hukukla çözülecek gibi değil, İnternet konusunda…

AT: “Kanunla” demek istiyorsun herhalde…

Yaman Akdeniz: Kanunla, hukukla, evet.

AT: Yurtsan Bey’in mesajını alalım.

Yurtsan Atakan: Evet, bazı kanunların da geriden gelmesinde fayda var. Hemen herşeyin kanunla düzenlenmesi gerekiyor diye bir şey yok. Biraz da toplumsal işleyişinin oturması lazım ki ondan sonra onun hakkında doğru bir kanun yapılsın, yasallaşma süreci yaşansın. Yaman’ın da dediği gibi her şeyin de yasallaşmasına gerek yok. Günlük hayatımızda yaptığımız birçok eylem var ama yasalara başvurmadan, sadece bir takım etik değerler üzerinden bakarak yaptığımız davranışlar var. Yani İnternet üzerinde de, yasallaşmadan önce, yasallaşmayı bekleyen çok önemli, kritik noktalar var. Ulusal güvenlik deniyor, halbuki kişisel güvenlik yasasının çok daha önceliği var.

AT: Kişisel verilerin güvenliği değil mi? Ve bilgiye erişim özgürlüğü…

Yurtsan Atakan: Evet, kişisel verilerin güvenliği, bilgiye erişim özgürlüğü, elektronik imza gibi elektronik ticareti hızlandıracak, bunun dışındakilerde ben çok hızlı davranılmaması gerektiğini düşünüyorum.

Yaman Akdeniz: Biz tersinden başlıyoruz, biz sansürden başlıyoruz, negatif regülasyondan başlıyoruz, doğrusunu yapmıyoruz.

AT: Peki, çok çok teşekkür ediyorum programa katkılarınızdan dolayı... Bir başka programda yine birlikte olalım.

(*) “CCTV”= “Closed-Circuit Television”  






28 Ağustos 2012

24 ve 31 Agustos 2012 Konuğu: SERHAT AYAN

Açık Radyo FM 94.9 "Bilgi Çağının Hukuku" Programı
Yayın Tarihi: 24 Agustos 2012, Cuma, 13.00-13.30
Konuk: Serhat Ayan - http://www.tknlj.com/ 
Konu: 2000'den bugüne Türkiye'de elektronik iletişimin altapısı, getirdikleri, getiremedikleri, yarattığı etkiler... Suriye'nin Internet'i tartşması...
Podcast: Açık Radyo

31 Ağustos Cuma günü de Serhat Ayan ile bu kez Türkiye'de elektronik iletişimde "donanım" konuşulacak: "Sabit telefonlardan mobil tabletlere"!

17 Ağustos 2012

17 Ağustos 2012 Konuğu: MURAT LOSTAR

Açık Radyo FM 94.9 "Bilgi Çağının Hukuku" Programı

Yayın Tarihi: 17 Agustos 2012, Cuma, 

Yayın saati: 13.00-13.30

Konuk: Murat Lostar, Bilgi Güvenliği Uzmanı

Konu: Internet üzerinden yaptığımız banka işlemleri ve alışverişlerde güvenlik 

açısından alabileceğimiz önlemler...


Hazırlayıp sunan: Avniye Tansuğ

Yayın Kopyası: Açık Radyo Podcast

Program süresince önemli tavsiyeler veren Lostar'ın mesajları şöyle özetlenebilir:

  • Internet bankacılık işlemlerinizde:
  • Aynı bilgisayarı kullanmak, tercihan iş yerindeki bilgisayarları çünkü onlar sistem güvenlik önlemlerini daha düzgün alırlar...
  • Tüm Internet bankacılığı uygulamalarında bu hizmeti belli saatlerde kullanmak ve bunu ilgili bankaya bildirmek gibi bir tercih var, bunu banka sitelerindeki güvenlik ayarları içinde belirleme imkanı var...
  • Kimlik doğrulamanın son aşamalarında “bir seferlik parola” üreten sistemleri kullanmak ve bu aşamada şifreyi SMS ile almaktan uzak durmak… Kötü niyetliler başkasının kimliği ile yeni bir SIM kartı alıp, şifrenin onlara da gitmesini sağlayabiliyor.
  • Şifrematikler de güvenli ama en güvenlisi “Mobil-İmza” kullanmak. Hele birden çok banka ile işlem yapıyorsanız bu pratik de olur.
  • Cep bankacılığı daha ucuz ve daha güvenli. Masaüstü sistemlere kötü amaçlı yazılım yükleme daha kolay. Cep telefonlarında o kadar yaygın değil. Gene de örneğin pil ömrü birden bire azalan bir telefona kötü niyetli bir yazılımın yüklendiği düşünülebilir.
  • E.ticaret siteleri üzerinden alışverişlerde ise alınacak önlemler şöyle:
  • Ünlü ve bilindik sitelerden alışveriş etmek
  • Alan adı “.tr” ile biten sitelerin kimlik bilgileri ODTÜ tarafından önceden titizlikle toplandığı için onları tercih etmek
  • Alışveriş sitesine girildiğinde alışveriş aşamasında adres çubuğundaki bilginin “https://...” (güvenli bağlantı) diye başlamasına ve yeşil renk olmasına dikkat etmek. Renk kırmızıya dönüşmüşse o satırı tıklayıp güvenlik sertifikası ve sitenin kimliğini görmek
  • Farklı sitelere girerken aynı şifreyi asla kullanmamak, şifreleri de ör: bir telefon defterine yazmak 
  • Kredi kartı bilgisinin verilme aşamasında o sitede “3D Secure” özellik bulunmasına dikkat etmek (ör: http://eticaret.garanti.com.tr/Uluslararasi-Guvenlik-Platformu-3D-Secure.aspx ) ve kart bilgilerini o sitede değil de o sırada devreye giren bankanızın sitesinden vermek 
  • Tercihan sanal kredi kartı kullanmak, alışveriş tamamlanır tamamlanmaz limiti düşürmek

10 Ağustos 2012

10 Agustos 2012, Cuma Konuğu: MURAT LOSTAR


Açık Radyo, FM 94.9 "Bilgi Çağının Hukuku" Programı
Yayın: 10 Agustos 2012, Cuma, 13.00-13.30
Hazırlayıp sunan: Avniye Tansug
Konuk: Murat Lostar
Konu: Bulut Bilişim ve Bilgi Güvenliği
Podcast: Açık Radyo

Bu programda Açık Radyo'da -şu anda tatilde bulunan- "Teknolojinin Karanlık Yüzü" programının da yapımcısı, Bilgi Güvenliği Uzmanı Murat LOSTAR ile, bulut bilişim ve bilgi güvenliği hakkında konuştuk. Son haftalarda hem şifreleri "hack" edilen hem verileri silinen "Wired" yazarı Mat Honan'dan yola çıkarak, hangi işletim sistemlerinin açık hedef haline geldiğine, bireylerin ve kurumların alması gereken önlemlere değindik. Kendi mantığı ve iç dinamikleriyle teknolojinin, insanın özgürleşmesine mi hizmet edeceği ya da insanı kendisine köle mi yapacağına çok önceleri dikkat çeken Heidegger'in kıyısından geçtik.
Sonsöz olarak, Lostar, bu ilişkide genel olarak gözlemlenen "kolektif edilginlik"in, biraz da insanların çoğunuğunun "işine gelen" bir olgu olduğunu söyledi.
Sonuç: "Verileriniz her nerede olursa olsun, yedekleyin, yedekleyin, yedekleyin!"    

BEDK: İSTEYEN GENEL BİLGİ TOPLAMA KAYITLARINA ERİŞEBİLECEK!


BAŞBAKANLIK önemli bir karara imza atarak, isteyenin Emniyet ve Jandarma’nın kullandığı Genel Bilgi Toplama (GBT) kayıtlarına ulaşabilmesinin yolunu açtı. GBT kayıtlarını “şeffaflaştıran” bu süreç, avukatı aracılığıyla emniyete başvurarak hakkında GBT kaydı olup olmadığını soran bir vatandaşın talebinin reddedilmesiyle başladı.

Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü’nce bu talebi, “Bilgi Toplama Yönergesinin 16/c-6” maddesi uyarınca geri çevrilen vatandaş, konuyu Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na taşıdı. Kurul da ocak ayında aldığı ve kamuoyu ile yeni paylaştığı kararında, bilgi edinme yasasının, “Kurum ve kuruluşlar, bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler” ve “Başvurunun reddedilmesi hâlinde bu kararın gerekçesi ve buna karşı başvuru yolları belirtilir” hükümlerini anımsattı. Kurul, ardından da şu gerekçelerle GBT kaydına erişim yolunu açtı:
Erişime açılmalı
“Anılan kurumca verilen cevapta ise yukarıda bahsi geçen mevzuata uyulmadığı, bir yönerge hükmünden bahisle Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında yapılan bir başvurunun reddedilemeyeceği tespitiyle başvuru sahibince itiraza konu bilgi talebinin müvekkili hakkındaki kayıtlı bir bilgi talebi olduğu ve iş bu talebin de 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun istisna hükümleri kapsamında olmadığı değerlendirildiğinden başvuru sahibinin erişimine sunulması gerektiğinin; Beşiktaş Kaymakamlığı İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bildirilmesine oy birliği ile karar verilmiştir.”
Emsal olarak gösterip emniyet müdürlüğüne başvurulabilir
Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’nun “emsal” niteliğindeki kararları bütün kurumlar için bağlayıcı özellik taşıyor.  Bilgi Edinme Yasası, kararların gereğini yerine getirmeyenler için yaptırım da öngörüyor. Kurulun GBT kayıtlarına erişim yolunu açan kararı da aynı şekilde bütün güvenlik birimleri için “emsal” niteliği içeriyor. Buna göre, GBT kayıtlarına ulaşmak isteyenler, kurulunwww.bedk.gov.tr adresli resmi internet sitesinde yer alan 27 Ocak 2012 tarihli ve 2012/83 sayılı bu kararını emsal göstererek emniyet müdürlüklerine başvurabilecek. Emniyet müdürlüklerinin de bu karar uyarınca vatandaşların bu başvurularını olumlu karşılık vermesi gerekiyor.
KAynak: Hürriyet

1 Ağustos 2012

3 Agustos, Cuma konuğu: BUKET UZUNER...


Açık Radyo FM 94.9 "Bilgi Çağının Hukuku" Programı
Yayın Tarihi: 3 Agustos 2012, Cuma, 13.00-13.30
Konuk: Buket UZUNER
Telefon Konugu: Mete Tevetoglu
Konu: BTK Guvenli Internet Uygulamasi kapsaminda Buket Uzuner web sitesinin Cocuk Filtresi engeline takilmasi nedeniyle siteye okullardan erisim engellenmesi uzerine sohbet... Internet ozgurlugu, insan haklari, devlet ve birey iliskisi...
Yayın Kopyası: Açık Radyo Podcast

Buket Uzuner (Fotoğraf kaynağı www.buketuzuner.com)
Edebiyatçı, roman ve öykü yazarı Buket Uzuner, bundan bir süre önce Twitter'daki hesabı üzerinden yayınladığı bir mesajda Milli Eğitim Bakanlığı'nın filtre uygulaması nedeniyle www.buketuzuner.com başlıklı kişisel web sitesine okullardan girilemediğini duyurmuş, üzüntüsünü paylaşmıştı...
Uzuner bu durumu önce Vatan'da  yer alan İlker Akgüngör'ün haberinden öğrenmişti. Daha sonra da bazı öğretmenlerden gelen yakınmalardan...
Bu programda önce bu konudaki hukuk yolları konusunda tavsiyesini almak üzere Yrd. Doç.Dr. Mete Tevetoğlu'na telefonla bağlandık. Tevetoğlu, BTK'dan bu engelin kaldırılmasını istemek, bu işe yaramaz ise idari dava yoluna gitmekten başka çare olmadığını belirtti.

Bu gibi işlere ayrılacak vakti olmadığını buna da zorunlu olması gerekmediğini belirten Uzuner'in asıl üzüntüsü, özellikle doğudaki Türkçe öğretmenlerinin bu engellemeden olumsuz etkilenmesi ile başlayıp genel olarak ülke bireylerinin kişisel haklarının, bilgiye erişiminin kısıtlanmasının yarattığı olumsuzluklara kadar genişliyordu. 

Program boyunca devlet-birey ilişkisi, insan hakları, sansür, Assange ile açılan yeni bakış açıları, edebiyatın politikadaki önemi ve işlevi, hacker etiği, son romanı"Su" ve yazmakta olduğu "Toprak" romanının temaları, kamanlık, doğal hukuk, Kutadgu Bilig, İstanbul ve daha birçok konudan konuştuk, yarım saate sığdırmaya çalıştık...
Çok teşekkürler Buket Uzuner...




19 Temmuz 2012

20 Temmuz Cuma konuğu: Av. VEDAT GÜRER ile GELECEĞİN TEKNOLOJİLERİ ve HUKUK

Açık Radyo, FM 94.9, Bilgi Çağının Hukuku programı 
Konu: Gelecegin teknolojileri ve hukuk, bulut bilisim, nanoteknoloji...
Konuk: Av. Vedat GURER
Yayin: 20 Temmuz 2012, 13.00-13.30
Muzik: Zaz, "La Fée" ("The Fairy"; "Peri")
Podcast: Açık Radyo

(Av. Vedat Gürer ile daha önceki bir programda da nanoteknoloji ve hukuk konusunda ilginç bir sohbet yapmıştık, bu konuyla ilgili bir makalesi ve o programın bağlantısı şurada!)

17 Temmuz 2012

13 Temmuz konuğu da TEVETOĞLU!

Acik Radyo FM 94.9 Bilgi Caginin Hukuku Programi
Konu: 1 Temmuz'da Yururluge Giren TTK ve BK ne getirdi?
Konuk: Yrd. Doc. Dr. Mete Tevetoglu
Yayin: 13 Temmuz 2012, 13.00-13.30
Muzik: Cihat Askin
Podcast: Açık Radyo


11 Temmuz 2012

Wikipedia Shuts Site to Protest Bill for Firewall in Russia - NYTimes.com

Wikipedia Shuts Site to Protest Bill for Firewall in Russia - NYTimes.com
MOSCOW — Major Internet sites and human rights advocates sharply criticized a proposed law that would grant the Russian government broad new powers to restrict Web content, ostensibly to protect children from pornography and other harmful material. Critics said the law could quickly lead to repression of speech and a restrictive firewall like the one in China.
Wikipedia, the free online encyclopedia, shut its Russian Web site on Tuesday to protest the proposed measure, and instead posted a large warning on its home page: “Imagine a world without free knowledge.” The notice said the proposed law “can lead to the creation of extrajudicial censorship of the Internet inRussia, including the closure of access to Wikipedia.”
rest of the news: The New York Times 11.07.2012 

7 Temmuz 2012

6 Temmuz 2012, Açık Radyo konuğu: METE TEVETOĞLU


Açık Radyo FM 94.9 Bilgi Çağının Hukuku Programı
Konu: 3. Yargı Paketinden Çıkanlar...
Konuk: Yrd. Doç. Dr. Mete Tevetoğlu
Yayın: 6 Temmuz 2012, 13.00-13.30
Müzik: Pavarotti, "O Sole Mio"
Podcast: Açık Radyo

Bu programda kesinleşen "3. Yargı Paketi" ya da tam başlığı ile; "Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında" -R.G. 28344 sayı, 5.07.2012 Tarih- 6352 sayılı Kanun'u konuştuk.
Tevetoğlu "paketten çıkanlar" konusunda güncel tartışmalara en çok konu olan;
  • Danıştay ve idare mahkemelerinde açılan davalarda mahkemelerin yürütmenin savunmasını almadan yürütmeyi durdurma kararını veremeyeceğine, 
  • Ceza İnfaz Kanunu ve T. Ceza Kanununa getirilen değişiklikle üst sınırı 3 yılı aşan suçlamalar üzerine yapılan tutuklamalarda delillerin karartılması v.d. gerekçelerle tutuksuz yargılama yapılmasına karar verilemez iken bu sınırın kaldırılması üzerine artan tahliye taleplerine,    
  • Özel Yetkili Mahkemeler "kaldırılmış" ise de şu anda varolanların mahkemelerin ellerindeki davalara bakmaya devam etmek zorunda olduklarına, 
  • Aile içi şiddet suçları dahil icra takibi ve hacizlerde esasen devletin nakit akışı ile ilgili bir düzenleme yapıldığına, böylece İcra ve iflas dairelerine yapılacak her türlü nakdî ödemenin, Adalet Bakanlığı tarafından uygun görülecek bankalarda icra ve iflas dairesi adına açılan hesaba yapılacağına, 
dikkat çekti... 

SOPA/PIPA: A Case Study in Networked Discourse and Activism | Personal Democracy Forum

SOPA/PIPA: A Case Study in Networked Discourse and Activism | Personal Democracy Forum
Yochai Benkler is the Berkman Professor of Entrepreneurial Legal Studies at Harvard, and faculty co-director of the Berkman Center for Internet and Society. His research focuses on the effects of net-based information production on our lives, minds, and laws.

4 Temmuz 2012

YAZILIM ve OYUNLARIN İKİNCİ EL SATIŞI HK. AVRUPA ADALET DİVANI KARARI

An author of software cannot oppose the resale of his ‘used’ licences allowing the
use of his programs downloaded from the internet
The exclusive right of distribution of a copy of a computer program covered by such a licence is
exhausted on its first sale

Court of Justice of the European Union
PRESS RELEASE No 94/12
Luxembourg, 3 July 2012
Press and Information
Judgment in Case C-128/11
UsedSoft GmbH v Oracle International Corp.


curia.europa.eu/jcms/upload/docs/application/pdf/2012-07/cp120094en.pdf

25 Haziran 2012

29 Haziran Cuma konuğu: Prof.Dr. ASLI TUNÇ

Acik Radyo FM 94.9 Bilgi Caginin Hukuku Programi
Konu: "Digital Activism"
Konuk: Asli TUNC, Prof. Dr., Bilgi Universitesi
Yayin: 29 Haziran 2012 13.00-13.30
MüzikBruce Springsteen, "We Take of Our Own"

Bu Cuma da konuğum gene Sayın Aslı Tunç... Esasen geçen haftaki "Clicktivism" programından sonra kayda aldığımız "Dijital Aktivizm" bu hafta yayına girecek... Aslı Tunç Bilgi Üniversitesi'nde bu konuda yüksek lisans dersi de veriyor... Bu programda bu konu ayrıntılarıyla ele alınıyor...

22 Haziran 2012

22 Haziran Cuma, Açık Radyo konuğu: Prof. Dr. Aslı TUNÇ


Açık Radyo FM 94.9 Bilgi Cağının Hukuku Programı
Konu: "Slacktivism" / "Clicktivism"
Konuk: Aslı TUNC, Prof. Dr., Bilgi Universitesi
Yayın: 22 Haziran 2012 13.00-13.30
Podcast: Açık Radyo

Bugün Prof.Dr. Aslı Tunç ile "Slacktivism" (tembel işi, pasif eylemcilik) ve "Clicktivism" (tıklama eylemciliği) konusunu konuştuk... Tunç, bu konuların önemini yadsımamakla birlikte gerçek eylemciliğin elektronik ortamda değil sokakta olabileceği görüşünde olduğunu belirtti. Bu olgulara yandaş ve kuşkucu yaklaşımları anlattı, bu arada "Stop Kony" kampanyasına da farklı açılardan göz atıldı... Bu bağlamda ABD'de akademik çalışmalarını sürdüren sosyolog Zeynep Tüfekçi'nin Technosociology.Org başlıklı blogundan bu konuyla ilgili olarak paylaştığı değerlendirmesine de değinildi...

Aslı Tunç Twitter adresi: @aslitunc

20 Haziran 2012

ÇOK ÖNEMLİ BİR KARAR! "ECJ validates limited filtering... on telecommunications operators" - Lexology

ECJ validates limited filtering obligations imposed on telecommunications operators - Lexology:
ECJ validates limited filtering obligations imposed on telecommunications operators
Article 15 of the E-Commerce Directive provides that Member States shall not impose a general obligation on telecommunications operators, caching or hosting service providers, to monitor the information which they transmit or store, nor a general obligation to actively seek facts or circumstances indicating illegal activity.
The European Court of Justice (ECJ) twice denied the possibility for a Belgian court to impose general filtering obligations on telecommunications operators for it would violate the prohibition set forth by Article 15 of the ECommerce Directive.  
The ECJ had initially admitted that certain filtering duties may be imposed to a hosting service provider provided that such injunctions be efficient and proportionate. Interestingly, the ECJ had taken its decision on the basis of its advocate general's opinion according to which such injunctions are admissible to the extent the provider at stake would not, on its own initiative, prevent infringers from accessing its services. The ECJ however stated that "the measures required of the online service provider concerned cannot consist in an
active monitoring of all the data of each of its customers in order to prevent any future infringement of intellectual property rights via that provider's website".
The ECJ had the occasion to revisit this question in subsequent cases, which raised in substance the question of the extent of the obligations that may be imposed on telecommunications operators with respect to the filtering of non-public content protected by intellectual property rights and transiting through their services.  
In Belgium, courts of first instance had ordered telecommunications operators to render impossible the exchange of electronic files including musical works through peer-to-peer exchange platforms. Prejudicial questions were submitted to the ECJ as to, among others, the lawfulness of such injunctions. Strangely enough, the Belgian lower court had considered that filtering software were not processing personal data with the consequence that no violation of privacy was to be feared from the use of such software. Even
more, Belgian courts had not considered whether such filtering and blocking software could violate the freedom of expression or the secret of correspondence invoked by telecommunications operators.
The ECJ ruled that general filtering obligations do not comply with the E-Commerce Directive where, as it was in the main case, they would: concern all communications transiting through the operators' services; apply to all their customers without distinction; pursue preventive purposes; be under the control of the operators; and be unlimited in time.
The motivation of the ECJ lies essentially on the balance to be found between the protection of intellectual property rights on one hand, and the fundamental rights and freedoms, including the protection of personal data, on the other. The ECJ notably underlined the freedom to receive and communicate information and the difficulty to presume the unlawful character of the transmission of protected content over the internet, particularly in light of the varying legal exceptions to author's rights in the EU Member States.
One must, however, question those decisions as to why neither local courts nor the ECJ  have considered more seriously the lawful or unlawful character of the intervention of any telecommunications operator on the information transiting through its services.
As a matter of law, Article 5.1 of the European Directive 2002/58/CE of 12 July 2002 concerning the processing of personal data and the protection of privacy in the electronic communication sector (Directive on Privacy and Electronic Communications or ePrivacy Directive) obliges Member States to guarantee "the confidentiality of communications and the related traffic data by means of a public communications network and publicly
available internet communication services".  Member States must, in particular, "prohibit listening, taping, storage or other kinds of interception or surveillance of communications and the related traffic data by persons other than users, without the consent of the user concerned, except when legally authorised to do so in accordance with Article 15(1)".
Article 15.1 of the same directive provides that Member States "may adopt legislative measures to restrict the scope of the rights and obligations provided for in", for example, Article 5 "when such restriction constitutes a necessary, appropriate and proportionate measure within a democratic society to safeguard national security (i.e. State security), defence, public security, and the  prevention, investigation, detection and prosecution of
criminal offences or of unauthorised use of the electronic communication system"; and "[to] this end, Member States may, inter alia, adopt legislative measures providing for the retention of data for a limited period justified on the grounds laid down in this paragraph".
These provisions were implemented or already existed in one form or another in national legislations prohibiting the taping of telecommunications during their transmission.
Considering that the ePrivacy Directive imposes that restriction to the confidentiality of communications be regulated at the legislative level, one may ask why, in the absence of an express legal exemption, a more radical prohibition of the imposition of filtering techniques by a judicial or administrative authority was not even considered by the Belgian courts and the ECJ.
In his opinion, the European advocate general had, however, concluded that general filtering obligation not expressly provided by law would violate the European Chart of Fundamental Rights as well as the European Convention on Protection of Human Rights and Fundamental Freedoms for such obligations were not, in that case, provided by a legislative text.
It is therefore likely that the aforementioned decisions of the ECJ do not spell the end but will be followed by a more in-depth analysis of the issue at stake, which might lead to a stricter enforcement of the ePrivacy Directive when it prohibits the interception of telecommunications outside situations expressly contemplated by the law.

15 Haziran 2012

15 Haziran: METE TEVETOĞLU ile E.TİCARET YENİLİKLERİ


Açık Radyo FM 94.9 Bilgi Caginin Hukuku Programı
Yayın: 15 Haziran 2012, Cuma, 13.00-13.30
Konuk: Yrd. Doç. Dr. Mete TEVETOGLU
Konu: E.Ticaret yenilikleri
Yayını dinlemek için: Açık Radyo Podcast

(Programın FaceBook sayfası için tıklayınız!)

8 Haziran 2012

8 Haziran 2012: Acık Radyo Program Konuğu: Mete TEVETOGLU


Açık Radyo FM 94.9 Bilgi Cağının Hukuku Programı
Yayın: 8 Haziran 2012, Cuma, 13.00-13.30
Konuk: Yrd. Doç. Dr. Mete TEVETOGLU
Konu: Oyun Hukuku
Yayını dinlemek için: Açık Radyo BCH Podcast 

Bugün Mete Tevetoğlu ile genel olarak "oyun hukuku", konunun Türkiye'deki yasal düzenlemeleri, oyunlar üzerindeki fikri mülkiyet meseleleri, Internet üzerinden oynanan oyunlarda rastlanan sorunlar, açılan kimi hukuk ve ceza davaları, yeni kurulan Türkiye Dijital Oyunlar Federasyonu (Tudof.Org) üzerine konuştuk...
Tevetoğlu konuyu şöyle özetledi: Oyunun kuralı; v a r d ı r !

(Bu da programın FaceBook Sayfası! )

31 Mayıs 2012

1 Haziran 2012 konuğu: Av. ALİ OSMAN ÖZDİLEK

1 Haziran Cuma, 13.00-13.30 Bilgi Çağının Hukuku programı:
Konuk: Av. Ali Osman Özdilek
Konu: THY sitesinden hareketle, web sitesi "hack" hadisesini hukuki açıdan değerlendirme, değişen e.ticaret ve hukuk...
Ara: Pentagram'dan "Anatolia"...
Yayın Kopyası: Açık Radyo Podcast-Bilgi Cagının Hukuku

VKONTAKTE NEDEN KAPATILMIŞ?

18 Mayıs tarihli Açık Radyo programımızın konuğu olup,  Rusların FaceBook'u gibi çalışan VKontakte.ru sitesine yapılan topyekun erişim engellemesinin Türk turizmine neler kaybettirdiğini anlatan turizmci Nurdoğan Şengüler bu haberi az önce yollamış:

"VKontakte meğerse neden kapatılmış?" 

Haber doğru ise siteye erişim, sitenin 513 üye sayfasında bulunan, Tarkan’ın “Adımı Kalbine Yaz” şarkısı yüzünden MÜYAP'ın istemi üzerine kapatılmış...


Bu da bugünkü Radikal'den

Facebook'un Rusça versiyonu olan 'vkontakte'nin Tarkan'la yaşadığı telif sorunu yüzünden Türkiye'de kapatılmasına Rus turistlerden tepki geldi.



25 Mayıs 2012

25 Mayıs Cuma: Doç. Dr. KEREM ALTIPARMAK ile INTERNET OZGURLUGU

Bugün Açık Radyo'da Bilgi Çağının Hukuku programında Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi, İnsan Hakları Hukuku doktoru Kerem Altıparmak'a Ankara'ya bağlanıyoruz.
Konu: Internet Özgürlüğü, Erişim Engellemeleri, Filtreleme ve İnsan Hakları Hukuku
Yayın: 13.00-13.30
Podcast: Açık Radyo- BilgiCagininHukuku25Mayis2012

17 Mayıs 2012

18 Mayıs 2012, Program Konukları: Vedat GÜRER ve Nurdoğan ŞENGÜLER

Bugün... Açık Radyo'da... (Soldan) Şengüler, Tansuğ, Gürer...
94.9 Açık Radyo
Program konuklarım: Av. Vedat Gürer ve turizmci Nurdoğan Şengüler... 
Konu: Türkiye'de Internet erişim engellemelerinin iş yaşamına etkisi...  Özel olarak da iki gün önce Türkiye'den erişime kapatılan, 110 milyon üyeli, "Rus FaceBook'u" diye anılan Vkontakte ( vk.com ) sitesi ve onun turizm sektöründeki yeri hakkında konuşuyoruz...

Bu programı dinlemek için: www.acikradyo.podcast 

15 Mayıs 2012

GamingTechLAW: Freedom for Blogs in Italy

GamingTechLAW: Freedom for Blogs in Italy: The Italian Supreme Court held yesterday that blogs cannot be qualified as newspapers and consequently shall not be subject to the relativ...

11 Mayıs 2012

BUGÜN 13.00'de AÇIK RADYO'DA GÖKHAN AHİ ile BİLİŞİM HUKUKUNUN KONUŞULMAYANLARI

Bilgi Çağının Hukuku programının bugünkü konuğu Av. Gökhan Ahi. Geçen hafta yarım saate sığdıramadığımız bir konuya yakından bakıyoruz: "Bilişim Hukukunun Konuşulmayanları"!
94.9 Açık Radyo
www.acikradyo.com.tr

Oyun hukukundan Türkiye Dijital Oyunlar Federasyonu'na, bulut bilişimden RedHack eylemlerine kadar geniş bir yelpazede konuşulan "konuşulmayanlar"ı dinlemek için Açık Radyo Podcast adresi burada!

Müzik: Fun, "We Are Young"

8 Mayıs 2012

TURİZM ve BİLGİ ÇAĞININ HUKUKU

Diğer pek çoğu gibi günümüzde turizm ve otelcilik ile uğraşanlar, bilgi ve iletişim teknolojilerinden yararlanmaktalar. Bilgi çağında zaten başka türlüsü de konu dışı...
Dolayısı ile bu alanları düzenleyen hukuk, kısaca "bilişim hukuku"; onları da ilgilendiriyor... Her sektörde olduğu gibi turizm ve otelcilik sektöründe de sektör mensuplarının bu konuda düzgün duruş ve işleyiş sağlamak için, devletin kanunlar çıkarak düzenleme yapmasını beklemek yerine çağdaş düzenleme yöntemlerinden "Öz Düzenleme" ("Self Regulation") yolunu tercih etmesi, kendi etik ilkelerini belirleyerek kendi kendini disipline etmesi daha olumlu bir politikadır...

Yürürlükteki mevzuata göre "Turizm ve Bilişim Hukuku" konusu şimdilik ve kabaca aşağıdaki gibi gruplandırılabilir:

A. Turizm ve otel kuruluşlarının kendi uğraşı alanlarında kullandıkları bilgi ve iletişim teknolojilerine göre

  • Web siteleri- Tanıtım ve bilgilendirme, içerik: Ticaret Hukuku, Fikri Mülkiyet Hukuku, Ceza Hukuku
  • Web siteleri üzerinden pazarlama: E-Ticaret Hukuku, Tüketici Hakları
  • Hiper ağlar uzerinden pazarlama, rezervasyon ve satış: Küresel ve Yerel düzenlemeler, Uluslararası antlaşmalar, AB Hukuku  
  • Bulut Bilişim Kullanımı: Bilişim hukuku

B. Hedef kitlelerine sundukları ürün ve hizmetler ile ilgili olarak

  • Kişisel verilerin gizliliğine saygı: Veri Koruma Hukuku
  • Doğru bilgilendirme, Tüketici haklarına saygı: E.Ticaret
  • Dijital içerik sunumu (Müzik, film, v.d.): Fikri Mülkiyet Hukuku, Dijital Haklar Yönetimi
  • Internet bağlantısı, IPTV- Internet Televizyonu, Artırılmış Gerçeklik (Augmented Reality), QR Kod sistemleri: Telekomünikasyon Hukuku, Veri Koruma Hukuku, İnsan Hakları Hukuku


C. Yürürlükteki Kanunların Kamu Düzeni Gerekçesiyle getirdiği yükümlülüklere göre

  • Internet: 5651 Sayılı Kanun'a göre Toplu Kullanım Sağlayıcı kabul edilenlerin kayıt tutma zorunluğu, konusu suç sayılan içerikleri filtreleme yükümü (1.11.2007 tarihli, 26687 sayılı R.G.'de yayınlanan Yönetmelik, Madde 4) 
  • Alkol tüketimiTesis içindeki analog ve dijital içeriklerde, hedef kitlenin yaşı esas alınarak getirilen sınırlamalar. 

6 Mayıs 2012

"BEĞEN"MEK KORUNMUYOR!

NYT'dan:
NORFOLK, Va. (AP) — The “like” button on Facebook seems a relatively clear way to express your support for something, but a federal judge says that does not mean clicking it is constitutionally protected speech...

4 Mayıs 2012

Av. AHİ İLE DÜNYADA ve TÜRKİYE'DE INTERNET

Bugün, Açık Radyo 94.9'da 13.00-13.00 saatleri arasında yayınlanan Bilgi Çağının Hukuku programının konuğu Av. Gökhan Ahi idi.

Ahi ile ABD ve Avrupa Birliği'nde Internet'in yönetimi ve bunun hukuki boyutları çerçevesinde  son bir yıl içindeki önemli gelişmelere ve politikalara değindik.

Programa ara verildiğinde dün uğurladığımız değerli tiyatro sanatçısı Cüneyt Türel'in sesinden,  Behçet Necatigil'in "Sevgilerde Asıl Adalet"  şiirini dinledik...

Bu yayını dinlemek isteyenler programın kaydına Açık Radyo Podcast bağlantısından erişebilir: Bilgi Çağının Hukuku 4 Mayıs 2012

25 Nisan 2012

"BİLİŞİM HUKUKUNUN KONUŞULMAYANLARI"


İstanbul Barosu Bilişim Hukuku Merkezince 24 Nisan 2012 Salı günü saat 16.30-19.30 arasında düzenlenen panelde "Bilişim Hukukunun Konuşulmayanları" ele alındı. Panel İstanbul Barosu WEB sitesinden canlı olarak yayınlandı. Ayrıca konuşmacılar, Twitter’dan ekrana düşen soruları da yanıtladılar.

İki oturum halinde gerçekleştirilen panelin Av. M. Gökhan Ahi’nin yönetimindeki ilk oturumunda,  Bahis ve Kumar, Müstehcenlik, Erişim Engelleme, Yeni Medyada İşçi-İşveren ve Online İhbar konusunu ele alındı.


Önümüzdeki haftaların birinde Bilgi ÇAğının Hukuku programında bu konuya yer vereceğiz...

18 Nisan 2012

TATİL BİTİYOR!

Açık Radyo, "Bilgi Çağının Hukuku" programının 2 yayın dönemidir süregelen tatili bitiyor!
Yalnız alışılan gün ve saat (Pazartesi'leri 10.30-11.00) yerine Cuma günleri 13.00'te yayına gireceğiz... Tam da yemek saati ama bakalım artık, eski dinleyicilerle tekrar buluşuruz inşallah!

İlk program 4 Mayıs, Cuma günü... Konuk: Av. Gökhan Ahi, Konu: Son bir yıl içinde dünyada ve Türkiye'de Internet'in yasal düzenlenmesindeki önemli gelişmeler...

"Podcast" adresi aynı: Açık Radyo / Poscast

2 Nisan 2012

ÖLÜMDEN SONRA DİJİTAL MALVARLIKLARINIZIN AKIBETİ

Son haftalarda bu konuda çok yazıldı çizildi... Hatta bu yeni bir iş kolu bile doğurdu. Örneğin Legacy Locker sizden biraz para alıyor önceden, siz öldükten sonra dijital malvarlıklarınızı istediğiniz biçimde değerlendiriyor, e.posta ve diğer hesaplarınızı kapatıyor vesaire. Böylece "gözünüz arkada" gitmemiş oluyorsunuz her çeşit dünyadan!
Lexology bu haftaki özetlerinin birini bu konuya ayırmış. Morton Fraser avukatlarından Matthew Mcllwaine bu konuyu farklı açılardan araştırıyor:
Is your life online? How do you avoid digital purgatory after you pass away? - Lexology

Özetle, geride kalanların başı ağrımadan bu konunun çözümlenmesi için en pratik çözüm yolu şu:
Ya bütün hesap şifrelerinizi ve giriş bilgilerinizi bir yere kaydedip güvendiğiniz birine teslim edeceksiniz ve siz ölür ölmez o sanki sizmişsiniz gibi o hesaplara birer birer girip indirilecekleri indirecek, silinecekleri silecek, sonra hesapların hepsini kapatacak
ya da
aynı bilgileri varsa vasiyetnamenize ek olarak koyup, hangi dijital malvarlığınızın ne yapılmasını istediğinizi de belirteceksiniz. Örneğin bir buluta yüklediğiniz araştırma dosyalarınızı bir kuruma, fotoğraflarınızı torununuza bırakmak gibi. Banka hesapları ve benzerleri zaten bu gruba girmiyor.

Bunlardan biri yapılmazsa geride kalanlar sizin dijital hesaplarınızı kapatmakta, malvarlıklarınızı değerlendirmekte türlü çeşitli "dijital bürokrasi" engeline takılabiliyor...

1 Nisan 2012

The Age of Data: data

The Age of Data: data
By Gerry McGovern

If you're part of a large website then understanding human behavioral data will be central to the advancement of your career.

"Data, in my view, is a transformative new currency for science, engineering, education, commerce and government," Farnam Jahanian, head of the National Science Foundation's computer and information science and engineering directorate told the New York Times in March 2012. "Foundational research in data management and data analytics promise breakthrough discoveries and innovations across all disciplines."

Big data is the latest buzzword...
Kaynak:The Age of Data: data 

"KAZANMAKMAK"! ya da KAYBETMEMEMEK!

KAZANMAKMAK
...

MADDE 4 KİŞİSEL BİLGİLERİN PAYLAŞIMI

ÜYE, işbu Sözleşme’yi onaylamak suretiyle aksi ÜYE tarafından talep edilmedikçe, aboneliği devam ettiği sürece profil bilgilerinin ve aboneliğinin sona erdiği süreç için de geçerli olacak şekilde iletişim bilgilerinin (TTNET abonesi ise) TT ile (TT abonesi ise) TTNET ile ve PROGRAM kapsamında işbirliğine gidilecek üçüncü kişilerle paylaşımına ve satış, pazarlama, bilgilendirme, reklam gibi amaçlarla kullanımına ve kendisiyle e-posta, kısa mesaj, mektup, telefon ve benzeri kanallardan temasa geçilmesine onay vermiş sayılacaktır...

Kaynak: 
TÜRK TELEKOM-TTNET / KAZANMAKMAK PROGRAMI KATILIM SÖZLEŞMESİ)

22 Mart 2012

KAYITLI ELEKTRONİK POSTA SİSTEMİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA YÖNETMELİK

6 Nisan 2012 tarihine kadar kamuoyu görüşüne açılmış durumda:


7/3/2012-Kayıtlı Elektronik Posta Rehberi Ve Kayıtlı Elektronik Posta Hesabı Adreslerine İlişkin Usul Ve Esaslar taslağı 06.04.2012 tarihine kadar kamuoyu görüşüne açılmıştır.


Kişisel bilgiler nasıl korunacak:


KAYITLI ELEKTRONİK POSTA SİSTEMİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA YÖNETMELİK'ten...
25 Ağustos 2011, 28036 sayılı R.G.



DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Yükümlülükler
KEPHS’nin (Kayıtlı elektronik posta hizmet sağlayıcısı) yükümlülükleri
MADDE 16 – (1) KEPHS;
a) Sakla-ilet ve sakla-bildir çalışma modellerinin biri veya her ikisi ile hizmet vermekle,
b) Sunmakta olduğu hizmetler için, bu Yönetmelikte belirlenen kriterlere uygun olarak bu
hizmetlerin gerektirdiği güvenlik seviyelerine uygun ve güvenilir bir kimlik doğrulama
mekanizması tesis etmekle,c) KEP hesabının kullanıma kapatılmasına ilişkin taleplerin alınması ve derhâl
gerçekleştirilebilmesi için yedi gün yirmidört saat erişilebilir bir hizmeti sunmakla,
ç) KEP hesabının ve bu hesap üzerinden verilen hizmetlerin güvenliğini, gizliliğini ve 
bütünlüğünü sağlamakla,
d) Kişisel verilerin korunması için gerekli tedbirleri almakla,
e) KEP sisteminin tüm süreçlerine ilişkin günlük kayıtlarını güvenliğini, gizliliğini ve 
bütünlüğünü sağlayarak kayıt altına almakla,
f) KEP sisteminin tüm süreçlerinde  oluşturulan KEP iletilerini ve KEP delillerini ilgili 
KEP hesabına anlaşılabilir ve okunabilir bir şekilde iletmekle, hesap sahibinin talebi hâlinde, 
KEP hesabına gelen iletilerin teslim alınmasına ilişkin bilgileri, alternatif iletişim kanalları 
üzerinden bildirmekle, 
g) KEP hesabına bir web ara yüzü veya elektronik posta istemci programları üzerinden 
güvenli bir şekilde erişilebilmesini, iletilerin okunabilmesini ve gönderilebilmesini sağlamakla, 
ğ) Hesap sahibinin önceden onayını almak kaydıyla kendisine ait bilgiler ile KEP hesabı 
bilgilerinden oluşan KEP rehberini tüm hesap sahipleri ve işlem yetkililerinin erişimine yedi 
gün yirmidört saat kesintisiz olarak açık tutmakla, kendi sistemleri üzerinde bulunan KEP 
hesaplarına ilişkin değişiklikleri ilgili KEP rehberine gerçek zamanlı olarak işleyerek 
güncellemekle ve diğer KEPHS’lerle birlikte KEP rehberini gerçek zamanlı olarak güncel 
tutmak için gerekli teknik altyapıyı kurmak ve işletmekle, 
h) KEP hesabının kullanılmasını sağlayan ara yüzleri engelli kişilerin de erişimlerini 
sağlayacak şekilde Tebliğ’de belirtilen standartlara uygun olarak hazırlamakla,
ı) KEP sisteminin tüm süreçlerine ve işleyişine ilişkin bilgi, belge ve elektronik veriler 
ile, işlemlerin yapıldığı zamana ve işlemleri yapan kişiye veya kişilere ait bilgileri içeren 
kayıtları gizliliğini, bütünlüğünü ve erişilebilirliğini koruyarak en az yirmi yıl süreyle 
saklamakla,
i) KEP hesabının ilk kullanımından önce hesap sahibini ve varsa işlem yetkilisini KEP
sistemine ilişkin tüm süreçler hakkında bilgilendirmekle,
j) Sözleşmenin veya taahhütnamenin yenilenmemesi durumunda KEP hesabının
kullanıma kapatılacağına ilişkin hesap sahibini ve işlem yetkilisini sözleşme veya taahhütname
süresinin sona ermesinden üç ay önce uygun iletişim kanallarından en az birisi ile
bilgilendirmekle,
k) KEP hesabının kapatılması sürecinde, herhangi bir mağduriyetin yaşanmamasını
temînen gerekli tedbirleri almakla,
l) KEP sistemine ilişkin ana ve yedek sistemlerini Türkiye Cumhuriyeti sınırları
içerisinde bulundurmakla,
m) KEP sistemindeki tüm imzalama süreçlerinde ESHS’ler tarafından KEPHS için
oluşturulan işlem sertifikasını kullanmakla,
n) Hesap sahibinin veya işlem yetkilisinin talep etmesi hâlinde KEP delillerinin gerçek
zamanlı olarak doğrulanması hizmetini sunmakla,
yükümlüdür.
http://www.tk.gov.tr/duyurular/dosyalar/KEP_Yonetmelik.pdf

AİHM GÜNLÜĞÜ: Kişisel Verilerin Korunması Bilgi Notu -I-

AİHM GÜNLÜĞÜ: Kişisel Verilerin Korunması Bilgi Notu -I-

15 Mart 2012

Be careful before going paperless for an in camera review - Lexology

Judges don't like to do in camera reviews of documents.  Part of the reason is the quantity of documents involved.  There was an Order from Judge Tennille a couple of years ago in which the Judge chastised the parties for submitting notebooks filled with repetitive paper copies of emails which the Defendant claimed were privileged.  For a recap of that October 2009 ruling regarding an in camera review, see here.    
Judge Tennille observed then that "discovery in a digital age is expensive and difficult."  Today, we are even further into the digital age.  Things are no less expensive now, but just as difficult (or even more so).
A case in point is Capps v. Blondeau, in the discovery phase now before Judge Jolly in the Business Court.  This week, Judge Jolly found a digital presentation of documents submitted to be reviewed in camera to be too voluminous for the Court to handle, and ordered that paper copies be provided.  The defendant claiming privilege had submitted two DVD's containing electronic copies of privilege logs and the more than a thousand documents claimed to be privileged.
....

Be careful before going paperless for an in camera review - Lexology

14 Mart 2012

İnternette tüketici haklarını korumaya yönelik adım - Bilgi Çağı

İnternette tüketici haklarını korumaya yönelik adım - Bilgi Çağı:
Obama Yönetimi tarafından internette tüketici haklarını korumaya yönelik önerilen yasa tasarısı ile tüketicilerin kişisel verileri üzerinde daha fazla denetime sahip olmaları amaçlanıyor. Bu yasa sayesinde iş dünyası ve tüketiciler arasında güven oluşturulması da hedefleniyor. Beyaz Saray, Ticaret Bakanlığı’na şirketleri, gizlilik konularıyla ilgilenen avukatları kuşatmasını ve plana göre bir politika geliştirmesini istedi. Beyaz Saray ayrıca Google, Yahoo, Microsoft ve AOL’un “Beni İzleme” (Do Not Track) teknolojisine uymalarını ve tüketicilere online gizliliklerini kontrol etmeleri için bir yol sağlamalarını söyledi.
Tüketici haklarına yasa önerisi, online veri yönetimi hakkında şu 6 konuya değiniyor:
  • Şeffaflık: Şirketlerin güvenlikle ilgili politikaları tüketiciler tarafından kolayca anlaşılabilmeli.
  • İçeriğe saygı: Tüketiciler, kendilerinin izin verdiği ölçüde şirketlerin kişisel verileri topladığını, kullandığını ve ifşa ettiğini bilmeli.
  • Güvenlik: Kişisel veriler güvenli ve sorumlu bir şekilde kullanılmalı.
  • Erişim ve düzeltme: Tüketiciler kişisel veriye erişebilmeli ve gerektiğinde düzeltebilmeli.
  • Nedenli veri toplama: Veri toplama mantık sınırları dahilinde gerçekleşmeli.
  • Hesap verebilirlik: Tüketiciler kişisel verilerinin Tüketici Gizliiği Kanun Tasarısı’na dahil olan şirketler ve organizasyonlar tarafından kullanılma hakkınsa sahiptir.
Kanun tasarısı Google’ın kullanıcıların verilerini iPhone ile izlediği ortaya çıktıktan sonra gündeme getirildi. Google daha önce de Federal Ticaret Komisyonu tarafından gizlilik konusunu da içeren birçok konu hakkında sorgulanmıştı. Bunu yanında Facebook gibi diğer şirketlerin da sahip oldukları gizlilik politikaları da ABD yönetimi tarafından takibe alındı. Yasa tasarısının ayrıca federal hükümetin internette sahteciliğe karşı yaptığı bir atak olan SOPA’dan sonra gelmesi de dikkate değer.  

10 Mart 2012

MySpace, Inc. v. Graphon Corp.

MySpace, FOX, and Craigslist sought declaratory judgment that certain patents owned by GraphOn were invalid and not infringed by plaintiffs. The patents related to the ability to create, modify, and store database records over a computer network. The District Court granted plaintiffs summary judgment. The Federal Circuit affirmed. The district court's claim construction of "database" was reasonable and supported by the context; its overall conclusion that the claims were anticipated or obvious was appropriate. The case was properly decided under sections 102 and 103 of the Patent Act and not under section 101.


Kaynak: Justia

Digital-Vending Servs. Int'l, LLC v. Univ. of Phoenix

The patents are directed to regulating access to content that is delivered through a computer network. Digital-Vending sued three businesses involved in online education, alleging infringement. The district court issued a claim construction order. Two defendants entered into settlements. The third, University of Phoenix, sought summary judgment of non-infringement. Digital-Vending filed a motion for reconsideration of construction of the term "registered user." The district court granted for summary judgment of non-infringement and entered judgment in favor of Phoenix. The Federal Circuit vacated in part, finding that the determination was based on erroneous construction, and affirmed in part.


Digital-Vending Servs. Int'l, LLC v. Univ. of Phoenix, Inc. :: Federal Circuit :: US Courts of Appeals Cases :: US Federal Case Law :: US Case Law :: US Law :: Justia

7 Mart 2012

YENİ TTK ve E-İMZA

...Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle beraber şirketlerde yönetim kurulu kararları için notere gitmeye gerek kalmayacak, taranmış imza sirküleri e-imzalanarak ilgili yerlere gönderilebilecek. Bunun yanı sıra şirket kayıtları ve mahkemeye delil olarak verilebilen her şey için e-imza kullanılabilecek. Ayrıca ticaret odalarının yayınladığı noter onaylı ticari sicil kayıtları da artık e-imzalı gönderebilecek. Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun getirdiği önemli yeniliklerden biri de Kayıtlı Elektronik Posta Sistemi. Kayıtlı Elektronik Posta- KEP’te hizmet sağlayıcı yetkisi ve düzenleme de e-imza ile yapılabilecek. Bankalar kişi ve kurumların e-postalarına doğrudan e-imzalı tebligat yapabilecek...
E-Güven Genel Müdürü Can Orhun, Webrazzi'de yazmış. Yazının tamamı burada.

6 Mart 2012

MAHKEMELERDE TWITTER KULLANIMI

Courts Starting to Embrace Twitter for Distribution of Opinions, News

There has been a decent amount written about jurors' use of Twitter in courts, and also about whether journalists should be allowed to report from the courtroom using Twitter. I have seen much less, however, about the use of Twitter by courts themselves.

Earlier this week, David Bilinsky wrote at Slaw that the Courts of Nova Scotia have recently become the first courts in Canada to tweet "news and information about the Courts, decisions of the Courts, and notices to the Bar. ..." The Courts of Nova Scotia website now offers a series of specialized Twitter feeds to allow users to receive the specific information they want, i.e., separate feeds for decisions of different courts, notices issued to the Bar, and so on.

devamı:
Legal Blog Watch